Ağzı Olan Konuşuyor
ARAKLITeknolojinin geldiği son nokta: İsteyen herkes duygu, düşünce ve tüm görüşlerini, geniş ve sansürsüz platformlarda, oturduğu yerden dünyanın her yerine ulaştırabiliyor. Hele bunu organize bir şekilde yaparlarsa da, ülkelerde büyük halk kitlelerini bir araya getirerek, önü alınamaz olayları bile tertipleyebiliyorlar. Yani sosyal medyadan söz ediyorum.
Tabiri caizse bu mecrada “ Ağzı Olan Konuşuyor.” Ve konuşan herkes de taraftar buluyor. Bu mecrada: Vatan haini mi ararsınız, insanlık düşmanı mı; bindiği dalı kesen mi ararsınız, içinde bulunduğu gemiyi batırmak isteyen mi; din düşmanı mı ararsınız, ecdat vefasızı mı her türlüsü mevcut. Ancak faydalı alanlarda da kullanılmıyor değil. Mesela dünya siyasetini, devlet başkanlarının demeçlerini, önemli konularda ki bilgi ihtiyaçlarımızı da sosyal medyadan öğreniyoruz.
Peki bu kadar at izinin it izine karıştığı bir ortamda, insanlar bilginin doğruluğuna nasıl inanacak. Hangi bilgiye nasıl güvenecek. İnsanların bu kadar politize olduğu bir ortamda, bir bilgiye tarafsız bakıp doğruluğunu kabul etmesi, ancak kendi dünya görüşüne yakın birinin paylaşımı doğru, diğerleri yanlıştır yargısı öne çıkıyor.
Dolayısıyla bu da herkesin doğru bilgiye erişmesini zorlaştırıyor. Ancak bu günlerde öyle paylaşımlar, öyle söylemler var ki, bunların dünya görüşlerine, mensup oldukları siyasi partilere veya dini inançlarına bakılmaksızın; vatan hainliği, devlet düşmanlığı yaptıklarını ve ülke aleyhinde çalıştıklarını hemen anlıyorsunuz. Bu gibi insanlıktan nasibini almamış canlılar, maalesef ki Atatürkçüyüm diye geçiniyor ve bütün hatalarını da Atatürk’le kapatmaya çalışıyorlar. Bugünlerde de milletin topyekün yardım kampanyası başlatmasını eleştiriyorlar. Halbuki devletimiz çeşitli dönemlerde böyle kampanyalar başlatmıştır.
Devlet: savaş halindeyken, büyük doğal afetlerin yaşandığı zamanlarda, salgın dönemlerinde gönüllü yardım kampanyaları ve hatta kanunla bile bu kampanyaları zorunlu hale getirmiştir. Mesela Atatürk zamanında bile Tekalif-i Milliye Emirleri çıkarılmıştır. Ve bu emirleri yerine getirmeyenler İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanmıştır. Ama şimdi ben Atatürkçüyüm diyenler devletin yardım kampanyasını eleştiriyor.
Atatürk yaşasaydı bu bir avuç canlının, o büzüşmüş, küçülmüş beyinlerini çıkarıp çöpe atardı. Ancak geldiğimiz bu aşamada bu canlılara, yardımlaşmanın; bir dini vecibe olduğunu, ve bin yıllık örf ve ananelerimizin gereği olduğunu oturup sıfırdan anlatmak ne kadar verimli olur bilemedim. Allah sonumuzu hayır eylesin..
Mahmut Yusuf
İlginizi Çekebilir