Araklı Madene Direniyor!
ARAKLIAraklı Karadere Vadisi Erikli Yaylasında ihaleye çıkan altın madenine karşı Araklı halkı birlik olarak madene karşı eylem yaptı. Erikli Yaylasında bir araya gelen vatandaşlar ve doğa severler keşif için sondaj çalışması yapılan alanlara fidanlar dikerek protesto gösterisinde bulundu. Yayla sakinleri altın madeni ne pahasına olursa olsun topraklarına sokmayacaklarını belirterek, “Bu topraklardan çekilsinler. Burası yok olursa biz de yok oluruz. Bizi de mi yok edecekler?” dedi.
Bu topraklara sahip çıkmalıyız
Araklı Karadere Vadisi ve Yayları Doğa ve Yaban Hayatı Koruma Derneği Başkanı Şener Şengül gerçekleşen eylem öncesinde yaptığı konuşmada “Şu coğrafyayı, şu doğayı şu yaylayı, şu tabiatı asla feda etmeyeceğiz. Hep beraber bizim dedelerimizin, atalarımızın bize bıraktığı bu mirası biz de çocuklarımıza bırakmak için elimizden gelen mücadeleyi yapacağız ve yapmak zorundayız. Değerli kardeşlerim bu topraklar netice itibariyle bizimdir. Buranın hak sahibi bizler, buranın üzerinde yaşayan insanlardır. Burada böyle bir şey yapılması gerekiyorsa ilk önce vatandaşın onayı da alınması gerekir. Ne bizden onay alındı, ne soruldu, hiçbir şey yapılmadı. Gelip bizim yaylalarımızdan, topraklarımızdan bizi kovalayıp buralara zehir depoları, siyanür depoları, artık depoları yapacaklar. Bunlara kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Burası sadece bizlerin değil. Burada bildiğiniz gibi yaban tavuğu konaklama alanı var. Her sene gelir. Burada yavrular. Daha sonra göçmen olan hayvanlar yoluna devam eder. Bunun haricinde bizim yaylamızda yüzlerce ayı, kurt, geyik ve bunun gibi onlarca memelerinin de yaşadığı bir alan buralar. Bu alanları, bu hayvanları buradan yok edemeyiz. Bu hayvanları yok sayamayız. Onun için hep beraber canı gönülden bu topraklara sahip çıkmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Toprak zehirlendikten sonra altını ne yapalım
Şengül, sonuna kadar Karadere için mücadele edeceğini söyleyerek “Yıllar geçtikçe, gün geçtikçe hava şartları değişmekte, iklim şartları değişmekte ve kuraklık ön plana çıkmaktadır. Önümüzdeki yıllarda en değerli olacak olan hava, su, topraktır. Bakın az sıcak edince yukarılara kaçıyoruz hep. Pandemi oldu, mikrop çıktı, hep yukarılara kaçtık. 10 sene sonra, 20 sene sonra buraların değeri aşağılardan kat kat kat fazla olacaktır. Bunun yanında eğer burada böyle bir şeye müsaade edersek aşağıda köylerimizde de yaşama şansımız kalmayacaktır. Çünkü sularımız zehirlenecek. Burada siyanür kullanılsın kullanılmasın fark eden hiçbir şey yok. Çıkacak olan doğal zeminden doğal malzemeden ağır metaller sulara karışacak ve o sular bizim aşağıya gelecek ve biz onları kullanmak zorunda kalacağız. Onun için buna müsaade etmeyeceğiz. Bunun haricinden netice itibariyle burada devletin çok fazla büyük bir kazancı da yok. Bundan emin olun. Devletin çok bir kazancı yok ama varsayalım ki burada çıkan altınların hepsi devletin ya da bizim olsun. Topraklarımız zehirlendikten sonra o altınları ne yapacağız? O parayı nerede yiyeceğiz? Onun için bizim için asıl olan topraklarımız, topraklarımız, topraklarımız. Ben bu işin sonuna kadar Şener Şengül olarak Şeref ve haysiyet sözü veriyorum. Tek kişide kalsam da bu işi sonlandırana kadar devam edeceğim ve sonlandıracağım. Gerekirse tek başına makinenin önüne yatacağım” sözlerini kaydetti.
Maden ÇED aşamasında
Şengül, sonbaharın gelmesini fırsat bilen şirketin makineleri yaylaya sokabileceğini belirterek, “Şimdi sonbahardır. Bu tür insanlar yaylalardan insanların çekildiğini fırsat bilerek buralara makine atmaya kalkar. Böyle bir durumda bir türlü haberleşeceğiz. Böyle bir şey oldu mu daha kalabalık bir şekilde aynı şekilde burada olmamız lazım. Bunun için özellikle sizden rica ediyorum, istirham ediyorum. İyi bir örgütlenelim böyle bir şey olunca aynı kalabalıkla burada yerimizi alalım. Gördüğünüz gibi işte bak buraları delik deşik ettiler. Buraları 2019'a kadar makinelerle beraber sondaj alanı olarak her taraf delik deşik edildi. Yaklaşık ortalama 250-300 metre deliklerle beraber sondaj araması, altın araması yapıldı. Doğanın ne biçim tahrip olduğunu hep beraber görüyoruz. Ama bundan sonra tabii bu tahribat onun yanında hiçbir şey değil. Belki de bulunduğumuz bu yer 300 metre, 500 metre aşağıda Pazarcık alanı dediğimiz kota kadar inecek. En azından bir kilometre çapında burada büyük bir alan. Damar boyunca artık nereye gidiyorsa damar boyunca kazılar devam edecek ve inanılmaz bir çukur olacak. Ne moloz yığını ve ne bir ağaç ne bir güzellik hiçbir şey kalmayacak. Buranın ruhsat ihalesi yapıldı. Şu anda ÇED aşamasında. ÇED aşama hazırlıkları yapılıyor. ÇED’e başvurulacaklar. Devlet aklının bundan vazgeçeceği inancındayız. Buranın ihalesi Sayer İnşaat ve Enerji adlı bir İstanbul Firması” ifadelerini kullandı.
Toprağın üstü altından daha değerli
Altın madenini protesto etmek için toplanan vatandaşlar devletin bu olayı durdurması gerektiğini ve seslerini duyması gerektiğini söyleyerek şu ifadelere yer verdi:
Mehmet Aygün: “Burası bizim bin yıllık yaşamış olduğumuz bir yaşam alanımız. Şirket geldi buraya, ön çalışmayı yaptı, sondaj çalışmasını yaptı. Burada bir miktar altın rezervi tespit edildi. Bizim iddiamız şu. Bizim düşüncemiz şu. Bizim beklentimiz de şu. Buranın altında bir maden var ama üstü altından daha değerli. Biz istiyoruz ki buralar bizim olsun. Buralar ortak yaşam alanımız çünkü. Bakın tam karşıda hayvanlar var. Buranın üstü onların. Burada kuşlar var. Burada yaban hayatı var. Burada insanların yaşam alanı burası. Dolayısıyla burada madenin çıkarılmasına karşı geliyoruz, karşı çıkıyoruz. Onun için buradayız bugün. Elimizden geldiği kadar, nihayetlerine kadar, isteğimiz olana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Niye edeceğiz? Çünkü haklı olduğumuzu düşünüyoruz. Buradan çıkaracak olan rezervin devlete katkısı, tahmin ediyorum öyle 10'lu 20'li rakamlar, milyon dolardan bahsediyorum. Her ne kadar rezerv fazla olsa da buradan devletin alacak olduğu miktar çok az. Onun için de diyoruz ki biz devlet buradaki yaşamı öldürmemek adına bu kadar küçük bir miktar için burayı tarumar etmesin. Buralar bizim olsun, buralar halkın olsun, buralar yaşam alanı olsun eskisi gibi. Umarım bizim taleplerimiz doğrultusunda, isteğimiz doğrultusunda umarım her şey güzel olur Mücadeleye devam edeceğiz. Ta ki şirket buradan elini çekene kadar.”
Bizi dünyadan tok mu edecekler?
Ayşe Hacıhasanoğlu: “Bu dağlar bizimdir. Biz burada doğduk, burada büyüdük. 73 yaşındayım. Ben Mayıs'ta gelir, Güz giderim aşağı. Biz buraları kimseye veremeyiz. Buralarsız yaşayamayız. Bizim yerlerimize kimse sahip çıkmasın. Kimse bizden bir şey alamaz. Hiç yalandan yere ayağa kalkmasınlar. Biz inek bakıyoruz burada. Yağ ediyoruz, süt ediyoruz.. Buzak bakıp satıyoruz. Biz kimseye veremeyiz buraları. Buralar bizim gelir kaynağımız. Ne demek yani? Alacaklar, yıkacaklar. Biz ne olacağız? Bizi de alsın bir yere götürsünler o zaman. Biz bir yere gitmeyiz. Yok, bir yere de gitmeyiz. Biz vatanımızdan ayrılmayız. Dededen babadan kalmış bize. Yıkacaklar, atacaklar, zehirleyecekler. Bizi de öldürsünler o zaman. Biz zaten öldük. Kaynaktı, süttü, yoğurt… Ne yiyip, ne içeceğiz? Biz burası olamadan yaşayamayız. Yok hiç kimse, kimse ayağa kalkıp da eziyet çekmesin. Aksi zahmet etmesinler kendilerine. Veremezler. Bizi gömüp geçecekler, gömüp geçecekler. Dozer mozer dinlemeyiz. Gelip önünde yatacağız. Biz burada yaşıyoruz ya. Dünyadan bizi yok mu edecekler? Ne demek yani? Burada geçiyor sekiz ayımız. İnek bakıyoruz, yiyoruz, içiyoruz sütümüzü, kaymağımızı, yağımızı yapıyoruz. Buradan alıp bizi nereye götürecekle? Buraya zehir dök, biz ne edelim? Nereye gidelim? Öyle bir şey yok. Biz burada yaşayacağız, böyle kalacak. Kimse bizim yerlerimize dozer, kepçe, bir şey vuramaz, vurmasınlar da. Öyle bir şey yok. Her sene burada inek bakarım on tane, yirmi tane. Buzaklarımı satarım, geçim sağlarım. Öyle şey mi olur? Biz nasıl ne edelim? Bizim maaşımız yok, aylığımız yok.”
Piri Bey Aymaz: “Doğamızı mahvediyorlar. Sadece burada değil, Türkiye'nin birçok yerinde aynı şeyler yapılıyor. Bu güzel tabiatı da maden aramayla, altın aramayla zehirleyecekler. Biz de buna müsaade etmeyeceğiz.”
Bizim nefesimizi kesmesinler
Zimmet Civelek: “Ben 5 ay yaylada yaşıyorum. İkametim Araklı. Ama doğayı çok seviyorum. Yaylalarımızı çok seviyorum. Hayvanların en küçüğünden en büyüğüne kadar hepsini daha çok seviyorum. Karadere Vadisi demek çok farklı bir şey. Çamıyla en küçük ağacından en büyük ağacına kadar harikulade bir şey. Bunlar bizim can damarlarımız. Yaşayan canlılarımız. Bunlar öldüğü zaman tüm Araklı halkı, Karadere, Karadeniz ölür. Biz ölmek istemiyoruz. Tüm canlılarla biz insanlar da ölmek istemiyoruz. Lütfen bizi öldürmesinler. Nefesimizi kesmesinler. Bizim nefesimiz kolay kolay da Karadenizliyiz kesilmez. Buna da dikkat edin. Bu toplum bir günde toplandı buraya. Bir günde biz WhatsApp'tan yazdık. Bir günde burayı topladık. Ben ta kaç kilometrelik yayladan buraya indim. Teşekkür ediyorum.”
Sesimize kulak versinler
Mustafa Soytürk: “Bu millet buraya toplanmış. Protesto etmek gitsin. Bu güzelim dağların toprağını alıp bir yere gitmek iyi bir şey. Bu köy buradan kalkar. Bu köy değil. Bu dere mahvolur. İnsanlar mahvolur. Hayat mahvolur. Şimdiye kadar buradan Allah'ın kulu geçmezdi. Şimdi herhalde altta değerli bir şey var. Bu da zenginlerin işi, hükümetin işi işte. Biz hükümetten buranın durdurmasını istiyoruz. Doğdum bildim buradayım. Biz de hükümetten, devletten buraların güzelliğini bozmamasını istiyoruz. Teşekkür ederim. Herhalde bu sesimize kulak verecekler. İnşallah verirler.”
Kaynak Günebakış
İlginizi Çekebilir