ARAKLI'YA DAİR SORULAR
ARAKLIAraklı'ya Dair Sorumlu Sorular
ARAKLI’YA DAİR SORULAR
Mehmet Akif Bal
ARAKLI, GÜNEY ÇEVRE YOLU’NUN VE
HAFİF RAYLI SİSTEMİN NERESİNDEDİR?
Trabzon’da bugünlerde temeli atılan Trabzon Güney Çevre Yolu ile yine yapımı düşünülen Akçaabat-Arsin arasındaki hafif raylı sistem çalışmaları Trabzon için büyük önem arz eden projelerdir. Lakin bu projelerin Akçaabat ile Arsin arasında sıkıştırılması yerine, Beşikdüzü ile Of arasını kapsayacak şekilde ve daha büyük bir perspektifle ele alınması gerekmektedir. Bilinmeli ki Trabzon, Akçaabat ile Arsin arasından ibaret bir şehir değildir.
Konuya Araklı nokta-i nazarından bakıldığında, Araklı’nın hem güney çevre yolunda hem de hafif raylı sistemde asla devre dışı bırakılmaması gerekmektedir. Temeli atılan güney çevre yolunun Araklı'nın da iç kesiminden geçip Sürmene'den sahile çıkmasının, Araklı’nın istikbali açısından büyük önemi vardır. Araklı’nın güney çevre yoluna dahil edilmesi, Araklı’yı günümüzde ve gelecekte yüksek trafik probleminden kurtaracağı gibi, Araklı'nın denizi ile tekrar buluşmasına da yol açacaktır. Güney çevre yolu bir taraftan da Araklı-Bayburt güzergahını sahile entegre edecektir. Bugün Araklı-Bayburt yolunu sahile bağlayacak bir bağlantı sistemi yoktur maalesef. Araklı sahil yolu, belki inanılmayacak ama, Araklı-Bayburt yoluna giriş ve çıkış verecek bir bağlantıya sahip değildir! Ağır tonajlı araçlar bu sebeple Karadere yolundan gelip, Araklı ilçe merkezini kullanarak sahil otoyoluna çıkmak zorunda kalıyor. Yakın zamanlarda yapım çalışması başlatılan Araklı-Bayburt güzergahı açıldığında, Araklı'nın trafik yükünün daha da artacağı hesaplanmalıdır. Bu sebeplerle Araklı, acilen Güney Çevre Yolu’na dahil edilmeli ve Bayburt istikametine gidecek ve o istikametten gelecek gelecek araçların güney çevre yoluna karışarak Trabzon’a gidebilmeleri sağlanmalıdır.
Güney çevre yoluna Araklı'nın dahil edilmesi çalışmalarının başlatılması yanında bir diğer mesele, hafif raylı sistemin Araklı’ya da getirilmesidir. Hatta sadece Araklı'nın değil, Sürmene’nin ve Of'un da Hafif Raylı Sisteme dahil edilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda hafif raylı sistemin Beşikdüzü-Trabzon, Trabzon-Of arasında iki hat olarak kurulması ve bu şekilde Trabzon’un iki yakasının birbiri ile sağlam bir birliktelik kurması sağlanmalıdır. Sadece Akçaabat ile Arsin arasında kurulması planlanan bir hafif raylı sistem, Trabzon şehrinin toplumsal, ekonomik ve şehircilik gerçeğinden uzaktır. Akçaabat ile Arsin arasında yapılması için temeli atılan Trabzon Güney Çevre Yolu da bu açılardan değerlendirilmeli ve tüm Trabzon’un sahil ilçelerini kapsayacak şekilde yeniden planlanmalıdır. Bu şekilde Trabzon’un sahil kasabaları, sırf karayolu trafiğine bir güzergah olmak yerine, tüm potansiyelleri ile kendilerini huzur esasına dayalı doğa ve tarih turizmine hazırlamalıdırlar.
ARAKLI, KARADERE KÖPRÜSÜ İLE
HASTANE KAVŞAĞI ARASINDAN MI İBARETTİR?
Araklı-Kaşıkçı arasındaki yol yapılmasına yapıldı lakin ciddi mühendislik sıkıntılarıyla birlikte tamamlandı. Estetik ve güvenlikli bir yol olmaktan uzak olan bu güzergahın tamamında, halen ne bir trafik ışığına, ne Kaşıkçı’ya kadar uzanan kesimde bir adamakıllı aydınlatmaya ve ne de trafiği kontrol altına alacak bir donanıma rastlayabiliyorsunuz. Geçen yazılarımızdan birinde özellikle aydınlatma probleminden bahsetmiş, geceleri bu yolun mevcut haliyle kazalara davetiye çıkardığını belirtmiştik. Yerel kurumlar hemen bir aydınlatma çalışmasına giriştiler sağ olsunlar ama o da ancak hastane kavşağına kadar yapılabildi. Fakat biz meseleyi, açık ve net ifadelerle yazmamıza rağmen ya anlatamadık yada meselenin ehemmiyeti anlaşılamadı. Dedik ki, gece aydınlatması hastane kavşağından sonra yok. Trafik ışığı sistemi hastane kavşağından sonra yok. Peyzaj düzenlemesi yok. Hastane kavşağından sonraki kesimde trafik canavarlarını engelleyecek sistemler yok. Vadiyi komple kontrol altına alacak bir güvenlik kamera sistemi yok. Karadere nehrine akan kirli suları kontrol edecek bir yetkili yok. Karadere’den kim ne çıkarıyor bilen yok. Bunlara ilaveten, Paskalar Köprüsüne yakın yapılan o enteresan ve tehlikeli kavşak ile Kaşıkçı mevkiinde her türlü kazaya davetiye çıkaran tehlikeli trafik akışı riskli durumlar arz ediyor. Buralarda yaşanmış ağır kazaları unutmamak gerekiyor. Bu nedenlerle, Karadere vadisindeki yatırımları Araklı Devlet Hastanesi ile sınırlı tutmayıp, güneydeki Kaşıkçı istikametine hatta daha ilerisine kadar götürmek gerekiyor.
ÇAMLICA MAHALLESİNDEKİ BETON SANTRALİ
KİME BETON ÜRETMEKTEDİR?
Araklı Karadere vadisinde yani Çamlıca Mahallesinin taban kesiminde Büyükşehir Belediyesinin bir beton santrali var. Lakin, santralin hemen etrafındaki beton yolların durumu vahim. Bırakın yıpranmış yolları, santralin içinde yer aldığı Çamlıca Mahallesine ait mevkiler arasında halen stabilize yollar mevcut. Heyelanla kayan yamaçlar, çöken yollar, kullanılamaz hale gelmiş istinat duvarları var. İki gün evvel bu mahallede ölümü bir araç kazası yaşandı. Mahallenin halen stabilize olan bir yol kesiminin uçuruma bakan kısmından şoförüyle birlikte uçuruma düşen bir araç tanınmaz hale geldi. Çamlıca Mahallesinin hiçbir güzergahında bariyer olmayışı ve yolların önemli kısmının çağın gereklerine uygun bir standart taşımayışı nedenleriyle halen ölümlü kazaların yaşanması riski devam etmektedir.. Haliyle sormak istiyoruz. Hemen civarına faydası olamayan bir beton tesisindeki betonlar nereye gidiyor veya nerelere dökülüyor? Kazalara meyilli güzergahları güvenli hale getirememek, riskli yolların etrafına bir beton yahut çelik bariyer yapamamak hangi çağın yaklaşımıdır? Kendi ilçelerinin yaylalarına kadar asfaltı boca eden bir anlayış, niçin Araklı’nın mahallelerindeki yolları güvenli hale getirememektedir. Bilinmeli ki, Trabzon’un genelini ilgilendiren hizmet yaklaşımlarındaki adalet; kadim Trabzon’un yani şehzadeler şehri Trabzon’un “şehir” ruhuna yakışan bir davranıştır. Gerisi, düşük yoğunluklu “kasabacılık” fikriyatıdır!
BİSİKLET YOLU NİÇİN İLERLEMİYOR?
Araklı’da Kaşıkçı’ya kadar gidemeyen başka bir mesele ise bisiklet yoludur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının katkısıyla her yerde olduğu gibi Araklı’da da bir bisiklet yolu yapma projesi uygulamaya konulmuştur. Yapıldığı kadarıyla güzel bir çalışma olduğunu ifade edebiliriz. Ama bisiklet yolunun yapımına başlanırken, Karadere vadisindeki bisiklet güzergahının Kaşıkçı’ya kadar uzanacağı vaad edilmiştir. Hatta “yukarılara kadar gidecek” ifadesiyle konu ortaya konulmuştur. Projenin imarı ve finansörü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu bisiklet yolunu sadece Araklı merkezi ve Hastane arasıyla sınırlı tutacağını asla düşünmüyoruz. Ama bisiklet yolunun mevcut hali; hem yakıt ekonomisine katkı verme, hem sportif çalışmalara zemin hazırlama, hem de çevre kirliliğini önleme açılarından çok fazla bir anlam taşımamaktadır. Sormalıyız o halde. Bu yol işaret edildiği üzere “yukarılara kadar” niçin gidemiyor?
ARAKLI’YA TURİST GETİRECEK YERALTI SUYUNA NE OLDU?
Birkaç yıl evvel Araklı’da resmi kurumlardan kaynaklı büyük bir heyecan dalgası meydana geldi. İlk başlarda yeri dahi gizlenen bir yeraltı suyundan bahsedildi. Tahlil sonuçlarının beklendiği söylendi. Dönemin Araklı yöneticileri, sır olarak takdim edilen yeraltı suyu bölgesinde 500-600 yataklı “muhteşem” bir turizm yatırımının yapılacağından heyecanla bahsettiler. Hatta, “Uydu görüntülerinden yapılan araştırmalar sonucunda tarihi suyu tespit ettik. Burada inşallah istediğimiz sonuçları alabilirsek Trabzonumuza, Araklımıza muhteşem bir turizm potansiyeli kazandıracağız. Çalışmalarımız devam ediyor. Gelişmeleri ilerleyen günlerde paylaşacağız” dediler. Bir de “Maden suyu altında sıcak suyun bulunulduğu düşünülüyor. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne numune gönderildi ve sonuçlar bekleniyor” ifadesinde bulundular. Bu durum, resmi kurumlara büyük heyecan verse de bana ve benim gibi olayları analiz edenlere pek heyecan vermedi!
Şimdilerde ise bu konu hiç konuşulmuyor. Konu gündemde yok. Öyleyse yeraltı suyu ile ilgili konu kapandı demektir. Fakat biz yine de bazı soruları sormak istiyoruz. Öncelikle şunu sormak lazım geliyor. Bu yeraltı suyunun kaynak yerinin Arsin sınırları içerisinde olduğu doğru mudur? Doğru ise, başka ilçenin sınırları içerisindeki bir yeraltı suyunu işletilmesi doğru mudur? Araklı Mahura’daki maden suyunun rehabilite edilmesi ve profesyonelce işletilmesi gerekirken, başka ilçeye ait topraklarda yer alan yeraltı suyunu işletmeye talip olmak doğru mudur? Ayrıca, yeraltı suyu konusu gibi hassas bir konunun önünün arkasının, getireceğinin götüreceğinin hesabı yapılmadan, hatta daha su ile ilgili MTA raporlarını görmeden törenvari açıklama yapmak doğru mudur? Dönemin kaymakamı Araklı’dan gidince, bu projenin rafa kalktığı doğru mudur? Araklı için hayati öneme haiz yatırımların, kaymakamların gelişi ve gidişine göre şekil alması doğru mudur? Araklı’ya yönelik yatırımlar anlık yaklaşımlara ve heveslere göre mi şekillenmesi doğru mudur?
ARAKLI HYSSUS’TA HİÇ SUSULUR MU?
Araklı’da hakkında defalarca yazdığımız önemli konulardan biri de, Araklı Çarşıbaşı’ndaki bir Roma asker kalesi olan Hyssus’tur. Birkaç gün evvel yerel basından, kalenin kalan duvarlarındaki otların temizlendiği haberini okuduk. Tarihi mirası temiz tutmak elbette ki çok önemli. Lakin esas mesele, Araklı’nın yönetiminden sorumlu olan kurumların bu mirası tescilleyerek koruma altına almasıdır. Mirası ortaya çıkarmasıdır. Bir Roma garnizon kalesi olan Hyssus kalesinin ortasından eski tarihli bir yol geçirildiği ve kalenin yer aldığı sahanın iki büyük parçasının yakın tarihlerdeki resmi izinle yapılaşmaya açıldığı unutulmamalıdır. Halbuki, Hyssus'un ikiz kalesi kabul edilen ve ilk başlarda bir tarla görünümünde olan Kelkit Satala'daki kalede birkaç yıl evvel yapılan arkeolojik kazı sonrasında çok büyük bir yerleşim kalıntısı ortaya çıkmıştır. Araklı Hyssus’ta yapılacak bir arkeolojik kazının, Araklı’da da önemli bir yapıyı ortaya çıkarması muhtemeldir. Önemli bir kısmı yapılaşmayla yok edilen Hyssus'tan bugüne kalan kısım, günümüzde bir fındıklık alanı olarak görünen son parçadır. Vatandaşımız konuyu bilmediği için, manzaraya bakınca sadece bir fındıklık gördüğünü ifade ediyor. Konuya dair okumalar yapıldığında ve Hyssus kalesinin yer aldığı alandaki kalıntılar incelendiğinde, burada bir tarihi yapının olduğu anlaşılabiliyor. Kalenin imara açılan kısımlarında daha evvel yer alıp da, inşaatlar sırasında yok edilen kalıntılar bugün ayakta olsaydı, çoğu insanımız burada bir yapının olduğunu ifade eden izleri çok rahat görebilecekti.
Araklı’yı yöneten arkadaşlar, önce Hyssus kale alanının kalan kısmını tescillettikten sonra burada hızlı bir arkeolojik kazı yapılması için acilen resmi müracaat yapmalıdırlar. Aynı işlemleri hem Canayer, hem Aho hem de Gülişan kalede hem de defalarca yazdığım Konakönü Karantinahanesinde de yapmaları gerekmektedir. Canayer, Aho, Gülişan kaleleri ve Konakönü’ndeki Karantinahane gibi milletin ortak mirası olan eserler, ilgisizlik ve sahipsizlik nedenleriyle perişan durumdadırlar. Kalecik Kalesi, yapılan restorasyonlara rağmen koruma altına alınamamış ve maalesef yolgeçen hanına dönmüştür. Bilinmeli ki, Araklı’da tarihi ve doğal mirasa verilen zararın, Araklı’nın turizm geleceğine vurduğu darbenin maliyeti çok ağırdır. Onun için, tarihi kalıntının sırf otunu temizlemek yeterli değildir, kalıcı bir çözüm de değildir. Bilakis, Araklı’dan sorumlu kurumların, Araklı’nın geleceği olan turizm gerçeğinden bakarak Hyssus alanını Kültür ve Turizm Bakanlığına müracaatla acilen koruma altına aldırmalı ve burada KTÜ Arkeoloji bölümüne kazı çalışması yaptırmalıdır. Dolayısıyla Araklı Hyssus için “Hiç Susmayalım”.
Mehmet Akif Bal
Tarihçi-Yazar
Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi
İlginizi Çekebilir