© Araklı Arı Haber 2023

Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Araklı\'da Açıldı

İlgi Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin kurucusu ve aynı zamanda öğretmeni Kadir Kınalı ile görüştük.

 

İlgi Özel Eğitim Ve Rehabilitasyon Merkezi , Ekim 2016’da farklı gelişim gösteren özel çocuklar ve aileleri için Trabzon’un ARAKLI ilçesinde açılmış, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir Özel Eğitim Ve Rehabilitasyon Merkezidir.

 

Zihinsel engelli bireyler, Yaygın gelişimsel bozukluk (OTİZM), Özel öğrenme güçlüğü, , Dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu, Dil konuşma bozukluğu(kekemelik), İşitme görme bozukluğu gibi farklı gelişim gösteren çocukların eğitiminde faaliyet gösteriyor.

 

*Bu saydıklarımız arasında halk arasında en çok merak edilen ve duyulmuş olan sanırım “Otizm” Onun üzerinde duralım isterseniz, Otizm nedir? Otistik bir çocuğun diğerlerinden farkı nedir ?

 

Otizm, yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkan şiddetli ve yoğun farklılık gösteren bir gelişim bozukluğudur. Amerikan Psikiyatri Birliğinin 1994 yılında öne sürdüğü DSM IV tanı ölçütlerine göre otizm , “Yaygın Gelişimsel Bozukluklar” Başlığı altında yer almaktadır. Otizm özellikle sosyal etkileşim ve iletişim alanlarında yaşam boyu süren güçlükleri tanımlar. Buna bağlı olarak otizm ; bireylerde toplumsal etkileşim ve iletişim önemli derecede bozuk ve anormal gelişimi, ilgi ve etkinliklerin belirgin sınırlılığı gibi özelliklerle kendini gösteren yaygın gelişimsel bir bozukluktur.

 

OTİZMİN TİPİK BELİRTİLERİ

 

Otistik bozukluğu olan çocuklar aşağıdaki tipik davranışların en az yarısını gösterirler. Bu semptomlar çok hafif ya da çok şiddetli olabilir. Her bir semptomun etkisi de diğerlerinden farklı olabilir. Ayrıca , Bu davranışlar birçok farklı sebeple ve yaşlarına uygun olmayacak bir şekilde sergilenebilir.

 

✓ Göz temasının çok az ya da hiç olmaması

✓ Diğer çocuklarla ilişki kurmakta zorluk

✓ Her şeyin aynı olmasını istemek, rutin yaşama bağlılık, değişikliklere aşırı tepki vermek

✓ Uygunsuz ve sebepsiz gülmek ve ağlamak

✓ Tehlikeye karşı duyarsızlık

✓ Sürekli aynı oyunları oynamak

✓ Acıya karşı duyarsızlık

✓ Ekolali (Cevap vermek yerine, kendisine söylenenleri aynen tekrar etmek)

✓ Yalnız kalmayı tercih etmek

✓ Temastan, kucağa alınmaktan ya da sevilmekten hoşlanmamak

✓ Objeleri kendi etrafında çevirmek

✓ Seslere karşı aşırı duyarlılık ya da aşırı duyarsızlık

✓ Objelere gereksiz yere bağlanmak

✓ İhtiyaçlarını belirtmekte zorlanmak. Konuşma yerine hareketlerle ihtiyaçlarını belirtmeye çalışmak

 

✓ Aşırı hareketlilik ya da aşırı hareketsizlik

✓ Bir sebep olmadan strese girmek, üzüntü duymak

✓ Normal öğrenme metodlarına karşı duyarsızlık

✓ Motor hareket gelişiminde düzensizlik. (Topa vuramaz ama küpleri üst üste dizer)

*Evet, bunlar ailelerin de çocuklarında kolaylıkla fark edecekleri semptomlar. Peki, bu sorunların tedavi yöntemleri genel olarak nedir? Tedavilerindeki başarı oranı nedir ?

 

Yine otizmden devam edelim isterseniz. Otizm konusunda değişik tedavi ve terapi yöntemleri geliştirilmiştir. Bu tedavilerin başında – ihtiyaç halinde uzman psikiyatrist ve nörologların vereceği tıbbi destekler, ilaç tedavisi ve özel eğitim gelmektedir. Bu müdahalelere alternatif olarak farklı eğitim teknikleri, konuşma ve dil terapisi, alternatif tedaviler ve sanat terapileri gelmektedir. Alınacak destekle, görüşülen doktorun otizm konusunda bilgili ve deneyimli olması çok önemlidir. Doğru şekilde yönlendirilmeyen pek çok aile, çocuğu için verilecek en uygun eğitime ulaşmada zaman kaybetmekte ve çocukluk döneminde en hızlı gelişimin gerçekleştiği “altın yıllar” şeklinde isimlendirilen 2-6 yaş arasındaki dönemi arayış içinde geçirmektedirler.

 

Erken dönemde otistik özelliklerin fark edilerek değerlendirilmesi ve gerekli özel eğitim desteğinin alınması , otizmle savaşmak için atılan en büyük adımdır. Her otistik bireyin birbirinden farklı özellikler taşıyor ve farklı şekilde gelişiyor olması bu bireyler için farklı hedefler ve eğitim yaşantısı geliştirilmesi ve o çocuğa özgü Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı (BEP) hazırlanmasını gerekli kılar.

 

Tedavide kuşkusuz bugün çeşitli ve gelişmiş yöntemler kullanılıyor. Burada teknik ayrıntılara girerek okurları sıkmak istemem. Ancak basitçe söylemek gerekirse tedaviyi eğitim ve ilaçla tedavi olarak ikiye ayırmak mümkün.

 

Eğitimde Davranışçı Yöntem , Gelişimsel Yöntem , Görsel İletişim Sistemi, Sosyal Öyküler , Duygu Bütünlemesi, Kucaklaşma, Yerde Oyun , Sanat ve Müzik Terapileri gibi yöntemleri saymak mümkün .

 

*Aileler değinecek olursak, Aileler çocuklarının sorunlu olduğunu neden kabul etmek istemezler? Utanırlar mı? Başka bir sebep mi vardır?

 

Toplumun en küçük birimi olan ailenin, insan yaşamında önemli bir yeri vardır. Kişilerin beden ve ruh sağlığı için gerekli sevgi,şefkat,yakın ilgi ve bakım bulabilecekleri en doğal ortam ailedir.

 

Özür türü yada özür derecesi ne olursa olsun özürlü bir bebeğin dünyaya gelişi, yada özürlü olduğunun fark edilmesi aile için bütün yaşantıyı değiştiren bir olaydır. Sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek her aile için büyük mutluluktur. Aileler bazen sevgi ürünü olarak, bazen bir evlilik kurtarmak amacıyla bazen de kültürel baskılar gibi nedenlerle çocuk sahibi olmak isterler. Hepsinin ortak dileği bebeklerin sağlıklı olmasıdır. Sağlıkla ilgili endişeleri olsa bile normal koşullarda hiçbir anne baba çocuklarının özürlü olabileceğini düşünmezler. Hatta bazı annelerin çocuklarla ilgili beklentileri dünyaya ideal bir çocuk getirmeye kadar gitmektedir.

 

Doğum sonrasında yada daha sonraki zamanlarda çocuğun özürlü olduğunun anlaşılması tüm aile için beklentilerin,hayallerin alt üst olduğu şok edici bir olaydır. Öncelikle anne baba bir başarısızlık duygusunu yaşarlar. Çünkü çoğu kez çocuk, eşler tarafından kişisel bir başarı olarak algılanmaktadır. Bu nedenle normal çocuk mutluluk ve başarı, özürlü çocuk ise bir başarısızlık olarak görülmektedir. Özelikle anneler çevrelerinde yaşanan mutsuzluk ve bebeğin özürlü olmasından kendilerini sorumlu tutabilmektedirler. Aile aşırı sorumluluk yüklenen bir çocuk karşısında sürekli bir başarısızlık, mutsuzluk ve hayal kırıklığı duygularını yaşayabilmektedirler. Çünkü toplumun beklentileri ve bakışları aileye, dışlandıkları ya da kötü anne baba oldukları hissini duymalarına yol açmaktadır.

 

Genel olarak araştırma sonuçları, anne babanın özürlü çocuk karşısındaki tepkilerinin korku, öfke, çaresizlik, ümitsizlik, suçluluk, içe kapanma, toplumdan soyutlanma, saldırgan tutum ve davranış, eylemsizlik, depresyon kronik intihar gibi bazı duyguları ve tepkileri ortaya koydukları göstermektedir.

 

Anne babaların özürlü çocuklarını kabul etmeye kadar

geçirdikleri aşamaları 3 başlık altında toplayabiliriz :

 

BİRİNCİ AŞAMA

 

Bu aşamada ailelerde bir şok, ardından inkar ve hemen

arkasından yaşanan bazen depresyona kadar gidebilen

bir keder görüyoruz.

 

İKİNCİ AŞAMA

 

Bu ikinci aşamada aileler karışık duygular içerisinde olurlar.

Suçluluk, kızgınlık ve utanma gibi duygular ailelerin kendi

öz saygılarını yitirmelerine dahi neden olabilir.

 

ÜÇÜNCÜ AŞAMA

 

Aile bu aşamada başına geleni kabul etmeye yanaşmıştır. Sorunu tanımak,

anlamak ve çözüm bulmak için çaba göstermek ve uyum sağlamak bu aşamadadır.

Peki, bu sebeplerden geciken bir tedavinin başarı şansı düşer mi ?

Özellikle otizmde erken tanı ve hemen tedaviye geçiş çok önemlidir. Araştırmalar, ilk 3 yılda erken eğitim ve müdahale ile ailelerin de çocuğa odaklanmalarıyla otizmin pek çok belirtisinin azalabileceğini ortaya koymaktadır. Peki nedir bu etkenler?

 

1 yaş; daha az göz kontağı, sosyal oyunlara ilgi az, ismine tepki vermeme, taklit becerisi az, başka bebeklere ilgi az, daha az ses çıkarırlar, ilk kelimeler gecikir, acıya karşı hassasiyet veya tam tersi tepki vermeme, el çırpma/sallama, obje döndürme, sallanma, bazı seslere tolerans göstermeme, yüksek acı eşiği.

 

2 yaş; duyguları anlamada zorlanma, sıra beklemede zorlanma, parmakla göstermezler, gösterilen yere bakmazlar, annenin bakışlarını takip etmezler,daha az jest ve mimikleri vardır, hayali oyun kuramazlar, özbakım becerileri gelişmez.

 

Otistik çocukların % 75inde gecikmeler ve belirtiler 1 yaş civarında başlamaktadır. %25inde ise belirtiler 2 veya 3 yaşında başlar. Mesela benim bir öğrencim 2 yaşına kadar tamamen normal bir gelişim gösterirken bu yaştan sonra göz kontağı kuramamayla yavaş yavaş diğer belirtileride göstermeye başlamış. Ayrıca bu alanda çalışan bir öğretmen olarak gördüm ki hiçbir çocuk diğeriyle aynı değil…

 

Yukarda sayılan belirtilerin sadece tanesinin bile olması çocuğun yaygın gelişimsel spektrumun bir yerlerinde olduğunu düşündürür, mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekir.

 

Yaygın gelişimsel bozukluğun kesin bir tedavisi yoktur ancak daha evvelde belirttiğimiz gibi erken eğitimle birçok belirti ortadan kaldırılabilir.

 

İLGİ Özel Eğitim Merkezi olarak bu özel çocuklarımızın eğitimiyle ilgili son söyleyeceğim şudur ki ; en önemlisi çocuğun temel ihtiyaçları ve becerileri doğrultusunda ona özel bireysel eğitim planı geliştirilmeli, yoğun olarak uygulanmalı ve takip edilmelidir. Diğer bir önemli nokta ise anne ve babaların mutlaka bilinçlenmeleri ve bu sürece dahil olmalarıdır.

 

Kadir Bey bu özel çocuklarımıza yardım etmenin sizin tüm hayatınız ve amacınız olduğu görülüyor. Dediğiniz gibi bu çocukların eğitimlerle hayata kazandırılmaları mümkün. Tabi zaman kaybetmeden tedaviye ve özel eğitime başlamak çok önemli. Size ve İLGİ Özel Eğitim Merkezi ekibine başarılar diliyor, kolay gelsin diyoruz.

 

 

Merkez mah. Trabzon cad. no:35 Araklı/TRABZON

 

( Anayol üzeri, Fiskobirlik yanı)

 

721 3 721 0553 720 3 721

 

Mail: ilgiozelegitim61@gmail.com

 

Facebook.com/Trabzonilgirehabilitasyon

 

İlgi Özel Eğitim Ve Rehabilitasyon Merkezi

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER