Araklı Büyükşehir Belediyesi Meclis üyeleriyle birlikteyiz. Önce sizi tanıyalım. Kenan Bağçiçek kimdir?
Öncelikle ilçemize hoş geldiniz. Öncelikle kendimi tanıtmakla başlayayım 1973 Araklı’nın Yiğitözü Köyü’nde doğdum. Köyümüz merkeze 4 kilometre mesafede. İlkokulu orada bitirdik sonra Araklı ilçemize orta öğretim okumak için geldim. Orta okulu burada bitirdim.
Çocukluğunuzdan bahsedelim. Nasıl bir ilkokul hayatı yaşadınız, ailenizin durumu nasıldı? O yıllar nasıl yıllardı?
O yıllar tabii yokluk yıllarıydı. Okulumuza her gün giderken herkes bir tane odun alıp götürdük ki soba yansın. Okulun odunu, yakacağı yoktu. Bazen unuturduk götürmeyi ve yoldan birinin bahçesinin kenarından alıp götürürdük. Tabi öğretmen anlardı. Okulu kendimiz temizlerdik, her gün biri nöbetçi kalırdı. Okulumuz kalabalıktı. Aşağı yukarı 200-300 kişilik bir mevcudu vardı. Şartlar bugünle oranladığınız zaman çok zordu ama daha zevkliydi çocukluk yıllarınız. Ailemizi sordunuz. Biz 7 kardeşiz. Amcalarım arasında en az kardeş olan biziz. 2 kız, 5 erkek. Babamız Araklı’da esnaftı. 2-3 dönüm kadar arazimiz vardı. Fındık, bağ-bahçe vardı onlarla uğraşırdık.
Ekonomik sıkıntı çekmeyen bir aileydiniz o zaman…
Evet çevreyle kıyaslandığı zaman babamın elektrikçi olması. O dönem elektrik yeni geliyordu bölgemize… Dolayısıyla işleri de iyiydi. Maddi olarak ekonomik sıkıntı çekmeyen bir aileden geldik. Allah rahmet eylesin babamız o konularda bize yokluk çektirmedi. 1994 yılında babam rahmetli oldu. Annem hala sağ. Kardeşlerimin 4’ü burada, 2’si yurt dışında, 1’i il dışında.
Ekonomik durumunuza rağmen yurt dışına, işçi olarak Almanya’da mı?
Şöyle, ablam evlenerek Almanya’ya gitti. Abim, babamın vefatından sonra aynı mesleği, elektrik işini sürdürmek için Rusya’ya gitti, Moskova’da. Hala orada devam ediyor. Alam yine il dışında, diğer kardeşlerimin hepsi burada. Biri Yomra’da öğretmen, ikisi iktisat mezunu, biri bir şirketin muhasebesini tutuyor, diğeri yine baba mesleği elektriği devam ettiriyor. O şekilde devam edip gidiyoruz.
Evet, ilkokul bitti… Ne yaptınız, nasıl bir yolda yürüdünüz?
O yıllarda tabii anne, baba çocukların okulları ile çok ilgilenemiyorlar ama annem de babam da benim okumama istiyordu. Ben de başarılıydım zaten ilkokulda. Öğretmenlerim de okumam yönünde tavsiyede bulundu onlara. Daha sonra ilçe orta okulunda okumaya başladım. Lisenin orta kısmını burada tamamlamak üzereyken, (bunu anlatmadan geçemeyeceğim) ilçemize yeni tayin olup gelen matematik öğretmenimiz vardı. Ve gelir gelmez seviye tespitini öğrenmek için bir sınav yaptı. O sınavda sınıfımızın tamamı aşağı yukarı 10 üzerinden 3-4 aldı. Ben de 9 aldım ve beni tahtaya kaldırdı. Dedi ki ‘nasıl yaptın bunları sen?’ tahtada da çözdükten sonra tenefüste yanına çağırdı beni. Dedi ki, ‘sen burada okuma, sen başarılı bir öğrencisin, seni Trabzon’a gönderelim. Ailenle de konuş’ dedi. Biz de ‘nasıl olur, bilmiyoruz, bize yol gösterin” dedik. O da sağ olsun form getirdi, ‘bunu doldur’ dedi ve doldurduk. Tabi ben o zamanlar çok bilinçli değildim. Ama sonradan tabi ne olduğunu anladık. Meğer Endüstri Meslek Lisesi formu getirmiş. Sınava girdim ve Trabzon Endüstri Meslek Lisesi Motor Bölümü’nü kazandım. Tabi ben o zamanlar motor bölümünde okuduktan sonra, öğretmen, avukat veya doktor olunamayacağını bilmiyordum. Yani Trabzon’da okumaya gidiyorum, daha başarılı bir okula gidiyorum düşüncesiyle gittim. Doktor, avukat, mühendis olacaktım. Ama Meslek Lisesi’ne yönlendirildim.
Yani matematikten 9 alan süper bir öğrenciyi öğretmeni Meslek Lisesi’ne mi yönlendirdi?
Evet… O da iyi niyetli tabi bizim daha iyi okumamız ama demek ki o dönemde o sınavlar denk gelmiş. Sonra Trabzon Endüstri Meslek Lisesi Motor Bölümü’nü kazandım ve orada okumaya başladım. Ama belli bir süre sonra anladım ki buradan çıkan avukat veya doktor alamıyor, buradan çıkan motorcu oluyor diye. Tabi biz yine de bulunduğumuz yeri başarı ile bitirmek için mücadele ettik. Trabzon Endüstri Meslek Lisesi Motor Bölümü’nü bitirdikten sonra üniversite sınavları geldi. Tabi bizim meslek liselerinde bilirsiniz genellikle branş dersleri, motor dersleri okutulurdu. Haftanın 3 günü Trabzon Köy Hizmetleri’nde staj yapıyordum. Sınav geldi, sınava girdik. Trabzon Endüstri Meslek Lisesi Motor Bölümü’nden 2 kişi yüksekokul kazandı. Biri de bendim. Ordu Meslek Yüksek Okulu Motor Bölümü’nü kazandım ve Ordu’ya okumaya gittim. Tabi ailem benim Trabzon’da okuduğumu, yüksekokul kazanacağımı ve iyi bir yerlere geleceğimi hayal ediyordu. Ben de belli bir yere kadar öyle hayal ediyordum ama sonra buradan çıksak bile en fazla motor teknikeri olabileceğimi öğrendim. Ama başlamışken en iyi şekilde bitirmeyi de kendime hedef seçtim. Ordu Meslek Yüksek Okulu’nu 2 yıl okuyup bitirdikten sonra döndük geldik memlekete. Tabi herkes okuduğumuzu, iyi bir yerlere geleceğimizi düşünürken artık yolun sonu göründü. Mesleğiniz var ama çok iyi bir meslek görünmüyordu. Kendi iç muhasebemi yaptım. Bu işin burada bitmeyeceğini ve artık dershaneye gidip daha güzel bölümleri kazanabileceğimi düşündüm. Babama da ‘ben dershaneye gitmek istiyorum, okul işini burada bitirmek istemiyorum’ dedim. O da yine Allah rahmet eylesin, Allah yerini cennet eylesin her türlü desteği bize veriyordu. O da bana ‘sen nasıl istersen ben sana her türlü desteği olurum’ dedi. Ben de dershaneye gittim. O zaman Karadeniz Dershanesi yeni kurulmuştu. Tabi ilk gittiğim yıllarda altyapım hiç olmadığı için; matematik, fizik, kimya bizim lisede yoktu. Herkes benimle dalga geçiyordu, ‘sen bu şekilde dershane kazanamazsın, niye buraya geldin?’ diye. Tabi o da biraz beni hırslandırdı. Çok çalışarak birinci yılda bir altyapı oluşturdum, ikinci yılda dershanemizde bulunduğum sınıfta en yüksek puanı alarak Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni kazandım. 1992 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne başladım. Yani 2 yıllık yüksekokulu bitirdikten sonra 2 yıllık dershane hayatım oldu daha sonra da Karadeniz Teknik Üniversite’si Mimarlık Bölümüne başladım. 1996 yılında da Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü bitirerek mimar unvanını kazandım.
Genç bir öğrencinin muhteşem bir başarı hikâyesi, tebrik ediyorum sizi. Baba memnun oldu mu o sonuçtan, gördü mü mimar oğlum.
Evet, orası hakikaten biraz duygulu. Ben üniversite 2. sınıfta okurken babam kan kanserinden rahmetli oldu. Üniversite Mimarlık Bölümü’nde okurken, aynı zamanda KTÜ Tıp Fakültesi’nde yatıyordu. Onun da hizmetini yapmaya çalışıyordum. Babam tabi mimarlıkta okuduğum için memnun oluyordu ama iş sahibi olup, para kazanıp babama faydalı olamadık ama okuduğumuz için mutluluğu ona tattırdık.
Seni mutlu görünce o da mutlu oluyordu tabii ki…
Evet… Hatta şöyle söyleyeyim, çok detaya giriyorum ama… Hastanede babam yatarken son günlerinde ben de 2 yıllık motor bölümünü bitirdiğim için sürücü kursunda motor dersi veriyordum. Oradan aldığım ilk maaşımla babamın yanına gittim ve ‘Baba bu benim ilk maaşım ve bununla sana bir şey almak istiyorum’ dedim. O da bana ‘yiyecek bir dürüm al bana’ dedi. Ben de aldım ama sırf ben alayım diye ‘al’ dedi. Onu da yiyemedi, az bir şey yedi…
Allah rahmet eylesin…
Allah razı olsun, sağ olun. Sonra mimarlık bölümünü bitirdikten sonra iş arayışlarına başlamıştık. İstanbul’da İGDAŞ yeni kurulmuştu ve Araklı ilçemizden bir müdür vardı. Onunla bir şekilde irtibata geçtik ve benim sınavlara gelip girmemi tavsiye etti. Sınavlara gittim girdim. Sınavı kazandım ve 2 gün sonra işbaşı yapacakken bir cenaze vesilesiyle Araklı’ya dönmek gerekti. Araklı’ya döndüm, cenazeyi defnedip İstanbul’a gidip işbaşı yapacakken Trabzon Belediyesi’nin Ruhsat Memuru olmam için teklif geldi Asım Aykan döneminde. Ben de biraz durum değerlendirmesi yaptıktan sonra Trabzon’da kalmayı tercih ettim. Daha sonra Trabzon Belediyesi’nde Ruhsat Memuru olarak 96-98 yılları arasında 2 yıl ruhsat memurluğu yaptım, işçi statüsünde kadro almadan. Sonra tabi kadro alınamayınca rahatsız oluyorduk. Yine umduğumu bulamamıştım.
Ücretleriniz mimar düzeyine yakın mıydı yoksa sıradan işçi maaşı mı?
Hayır, hayır. Çok düşüktü, işçi statüsünde çok düşük ücretlerimiz vardı. En son zaten o zamanki personel müdürümüzün yanına gittim. Dedim ki, ‘üniversite bitirmiş insanlarız ve gelecek hesabı yapıyoruz. Bu ücretlerle ne yuva kurulur, ne kız istenir, ne düğün yapılır. Dolayısıyla kadro veremeyecekseniz ben affınıza sığınarak ayrılmak istiyorum’ dedim. Onlar da yakın zamanda verebileceklerini söylediler ama ben ani bir karar aldım. Bir de memuriyet hayatının yapıma da çok uygun olduğu düşüncesinde değildim. Ani bir kararla askere gitme kararı aldım ve askere gittim. Askerliğimin acemi birliğini asteğmen olarak İzmir Narlıdere’de, usta birliğini de Mardin Radar Mevzi Komutanlığı’nda yaptım. Askerliğimi tamamladıktan sonra da tekrar Trabzon’a Araklı’ya döndüm. Araklı’da serbest mimarlık bürosu açma kararı verdim Serbest mimarlık bürosu açtım. Aşağı yukarı bugüne kadar bu bürom devam ediyor. Araklı’ya mimari anlamda, proje anlamında hem ekmek paramızı kazandık hem de katkılar sunmak için elimizden gelen çalışmaları yaptık.
Siyasetle ne zaman tanıştınız, okul yılları mı, daha sonra mı?
Aslında yapı olarak ben siyaseti yapıma uyduramayan ve sevmeyen bin insanım. Fakat siyasi hayatta babamızdan da etkilenmeyle Refah Partiliydik. Refah Partisi’ne oy veriyorduk ama seçmen olarak Refah Partiliydik. O zaman yönetim kademelerinde olmam için de gelmişlerdi ama ben siyaseti sevmediğim için bulunmamıştım. Sonra Refah Partisi’nin devamındaki partilerin kapatılma süreçlerinde gördüğüm haksızlıklardan sonra ‘Ben de bir şeyler yapmam gerekiyor’ düşüncesine inandım. İlla siyasetçi olarak değil tabi. Haksızlıklar var bunların karşısında ben de bir vatandaş olarak bir katkı vermem gerektiği kanaatine vardım. AK Parti kuruldu, kurulacağı zaman o kuruluş felsefesi, düşünceleri anlatıldığı zaman bana uygun olduğu kanaatine varınca yine siyasette çok olmak istememe rağmen kendimi mecbur hissettim ve Araklı İlçesi Kurucu Yönetim Kurulu’nda bulundu. İlçe Başkan Yardımcılığı görevlerim oldu. 1-2 dönem devam ettim ilçe yöneticisi olarak. Sonra yine ailevi sebeplerim ve işlerimin yoğunluğundan dolayı dışarıdan katkı vermek için ayrılma kararı aldım ve ayrıldım. Fakat dışarıdan gönlümün ve elimden gelecek hür türlü yapabileceğimi arkadaşlara söyledim ve dışarıda kaldım. Bu şekilde devam etti süreç. Son döneme gelindiğinde insanlar bana meclis üyesi olmam gerektiğini, Araklı’ya bir mimar olarak borcum olduğunu katkı vermem gerektiğini, bunun da siyasette daha kolay olacağını söylediler. Ben yine siyaseti sevmememe ve siyasetin içinde bulunmak istememe rağmen istemeye istemeye ama hakikatten Araklı’ya bir faydam olsun diye zamanımdan, işimden, ailemden fedakarlık etmem babında yine meclis üyeliğini kabul ettim ve Büyükşehir Meclis Üyeliği’ne layık gördüler sağ olsunlar. Orada da görevime devam ediyorum.
Nedir durum… Şimdi memnun musunuz, bir şeyler oluyor mu? Yoksa hayal kırıklığı ile karşı karşıya mısınız?
Ben mimar olduğum için ilçede İmar Komisyonu Başkanı yaptılar. Büyükşehir’de de İmar Komisyonu Başkan Yardımcısı olarak yine aynı komisyondayım. Tabi imar belediyelerin en yoğun olduğu yerler. En önemli kararların verildiği yerler. Sorumluluğu en fazla olan yerler. Biz tabi imar adına elimizden geldiği kadar kimsenin hakkını kimseye yedirmemek için, çevrede insanların gözüne hoş gelecek yapıların oluşması için doğrusunu yapmaya çalışıyoruz ama ne kadar doğrusunu yapmaya çalışsanız da eleştiriler oluyor. Biz bunları anlayışla karşılıyoruz. Benim sıkıntım şu; Büyükşehir İmar Komisyonundayım her hafta 1-2 komisyon toplantılarımız oluyor. Bazı zamanlar çok yoğun oluyor Cumartesi, Pazar yapıyoruz ve gece geç saatlere kaldığımız zamanlar da oluyor. Bunun karşılığı olarak sadece ‘Allah razı olsun’ düşüncesiyle gidiyoruz. Çünkü işimi bırakıp gidiyorum, ailemden fedakarlık ediyorum. Ama vatandaş bir meclis üyesi olarak benim Araklı ilçeme bir katkımı hissedemiyor. Vatandaş, ‘biz sizi meclis üyesi yaptık gönderdik, benim asfaltım yok, benim betonum yok, benim kanalizasyonum yok ama siz büyükşehirdesiniz çok katkınız olmuyor’ diyor. Bu da beni rahatsız ediyor.
Daha farklı bir fonksiyon bekliyor sizden… O umutla seçti sizi…
Evet, o umutla seçti bizi. Ben de ‘ben çok fedakârlık yapıyorum zamanımdan. Orada çalışıyorum. Trabzon şehrine bir şeyler katmaya çalışıyorum. Trabzon şehrinin geleceğiyle alakalı çok önemli kararlar alıyoruz orada. Bunları ilçemi temsil ederek yapıyorum orada. Belki benden çok fazla faydalanamıyorsunuz ama ben kendi adıma fedakârlık yaptığımı ve iyi şeyler çıkardığımızı düşüyorum’ diyorum onlara. O alanda bir sıkıntım var. Oraya zaman ayırıyorum ama vatandaş bizim oradaki emeğimizin karşılığını burada görmüyor.
O, zamanla hissedilecek. Çok az hissedilecek ama onu şu anda göremiyor vatandaş… Araklı’da ne tür gelişme bekliyorsunuz Araklı’nın geleceğiyle ilgili?
Ben meclis üyesi olduğum zaman kendime “ne yapabilirim Araklı’ya?” dedim. Yani Araklı’nın meclis üyesi olduk ve burada boşuna yer işgal etmememiz gerekiyordu. Araklı’da neler yapabileceği önce düşündüm. Araklımızın en büyük problemlerinden biri, aslında Karadeniz insanının bana göre problemleri. Karadeniz insanı tek başına çok zeki, çok yaratıcı, çok şeyin üstesinden gelecek cesarette. Ama Karadeniz insanın birlikte olma, bir araya geme, birbirini destekleme sorunu var. Bu zor Araklımızda daha çok zor. Yani Araklımızda bir insan her hangi bir şekilde ön plana çıktığı zaman biz onu ayağından tutup aşağıya çekmeye çalışıyoruz. Bundan çok rahatsızım. Araklımızın milletvekili olmadı AK Parti döneminde. Bunu her zaman dile getirdi insanlarımız. Hep başkalarında suçu aradı, hep başkalarını eleştirdi ama bana göre burada ki tek sorumlu yine biziz. Çünkü biz kendi insanımıza destek olmuyoruz. Kendi insanımıza, bir arya gelip birlikte desteklemiyoruz. Hep bir insan ön plana çıktığı zaman çok basit şekilde soyadıyla, şuyuyla, buyuyla bazı şeylere takılıp insanları hep aşağı çekiyoruz. Dolayısıyla biz kendi insanımızı yukarı çıkarmadıkça, başkası hiçbir şekilde onu alıp yukarı çıkarmaz. Bunu hep başkalarından bekledik. Başka milletvekilleri geldi, ‘Biz de Araklının milletvekiliyiz” siyasette oluyor bunlar ama maalesef uygulamada olmuyor. Dolayısıyla önce biz kendimize bakmamız lazım. Kendimizi toparlamamız lazım ki hakkımız olan hakkımızı alabilelim. Şimdi ‘Araklı’da neler olabilir?’ diye düşündüm ben. Araklımızın sorunlarından biri de şu. Araklı sürekli yukarıdan, köylerden göç alan bir yer ve Araklı’da belli bir kültür seviyesinin üzerine çıkan insanlar buradan gitmeyi tercih ediyorlar. Gitmeyi tercih edince de burada ki kültür, tek başına bireysel yaşamaya alışan insanların toplum içerisine karıştığı bir yer olarak kalıyor burası. Yani birlikte yaşama kültürü gelişmeyen insanlar bir araya geliyor, (bunu kötü anlamda demiyorum) birlikte yaşamanın bazı kuralları var ve insan bunları benimseyemiyor ilk geldiği zaman. Benimsemeyince de sıkıntılar ortaya çıkıyor. Burada sürekli kalan insanlar, burada kalmış olsa o harmanlama ile bu süreç daha rahat aşılabilirdi. Tabi dediğim gibi belli bir seviye ye gelen ya Trabzon’a ya da il dışına göçüyor. Bura da daha bireysel anlamda yaşam tarzını tercih eden insanların olduğu bir topluluk haline geliyor Araklı. Mesela dışarıdan bakıldığı zaman biraz daha iyi görünmüyor. Biz de dedik ki Araklı’ya dışarıdan bir kültür getirmemiz lazım. Bu da nasıl olur? Yüksekokulla olur, üniversite ile olur, büyük çaplı bir hastane ile olur… Yani dışarıdan insanları buraya taşımamız lazım ki bu harmanlama ile beraber biraz daha seviyeyi yükseltelim. Bununla alakalı tabi biz meclis üyesi olarak çok şey yapamıyoruz ama uygun ortamlarda dile getirme şansımız olduğunda dile getiriyoruz. Diyoruz ki, “böyle böyle… Yüksekokul olması lazım. Bölgeye hitap eden herhangi bir şey olabilir...” Bu taleplerde bulunuyoruz. Bunun dışında Araklı’nın yerel sorunlarıyla alakalı mesela …………. 22.03…………….… Bu bağlantı yolunu faal hale getirebilirsek yine Araklı’nın geçiş noktası olacağı, insanların uğrayacağı bir nokta olursa demin söylediğim şeye katkısı da olur. Hem de ekonomik olarak Araklımızı yukarıya çeker. Bunun yanında tabi iş potansiyeli olarak Araklı’ya katkısı olur. Turizm olarak da bölgelerimiz var biliyorsunuz onlara katkısı olur. Onunla alakalı gündeme getiriyoruz. Benim mimar olmam, imarla alakalı olmam sebebiyle daha çok Pazarcık mevkiinin turizme açılmasıyla alakalı çalışmalar sürdürüyoruz.
Trabzon’un turizmle kalkınması bağlamında 8 yeni Uzungöl Projesi var. Bu 8 yeni Uzungöl’den biri Pazarcık. Neler söyleyeceksiniz?
Pazarcık’ın çok ihmal edildiğinin farkındayım. Her platformda, ortamda dile getirmeye çalışıyoruz ama imar çalışması yapılmadan Pazarcık’a yatırım gelmesi zor. Dolayısıyla bir şeyler yapılabilmesi için ilk olarak Pazarcık’ın imara açılması lazım. İmar palanlarının yapılmasıyla alakalı olarak da büyükşehir de çalışmalarımız devam ediyor. Şimdi bir yatırımcı gelse orada bir şey yapmaya çalışsa yapamayacak…
Peki, ne zaman bitecek o çalışma?
Bir turist gelse orada konaklayacak yer olmayınca o da olmaz. Bu işlerin ilk aşaması plan. O çalışmayla alakalı Büyükşehir çalışıyor. Trabzon’un genelinde yapılan imar planıyla birlikte Pazarcık’ın imar planı da çıkmış olacak. Ondan sonra aradaki yatırımların da öne açılmış olacak.
Orayı turizm ala olarak mı ilan edeceksiniz?
Orası şu anda turizm alanı zaten. Belki de Trabzon’da en çok turizm alanı olan yer Araklı, Pazarcık ve çevresi zamanında turizm alanı ilan edilmiş. Çevre planı düzenine baktığınız zaman Trabzon şehrinde turizm alanı olarak işaretlerde en büyük leke bizim Araklımız. TURUP var, Pazarcık var, etrafı var. Orayla alakalı tabiat parkı ilan edilmesiyle alakalı yazışmalarımız devam ediyor belli bölgelerde. Dolayısıyla turizm ağırlıklı planlama çalışmalarımız devam ediyor. Büyükşehir planında da Pazarcığın planı yapılmış olacak. Yatırımcıların önünü açmış olacağız. Onun dışında TURUP yine turizmle alakalı. TURUP ile bizzat uğraşan kişilerden biri de benim. Yine dediğim mantıkla dışarıdan insanların buraya getirilebileceği bir projedir.
Çok önemli önemli bir projedir. Ama çok önemli bir projeyi henüz Trabzon şehrine kabullendiremedik. Bu bir Araklı projesi değildir, bu Trabzon projesidir. Büyük bir projedir. Antalya Büyükşehir Belediyesi bu projenin aynısını hazırlattı kendisi ve dünyada ki bütün yapı fuarlarını gidip orada bunu pazarlamaya, yatırımcı bulmaya çalışıyor. Bizde ise yatırımcı kendi eliyle gelmiş ve böyle bir yatırım yapmayı düşündüğünü söylüyor. Bizim buna dört elle sarılmamız gerek.
Trabzon’un buna sahiplenmemesine ilişkin kaygınız nerden geliyor, Trabzon nasıl sahiplenmedi?
Sahiplenmeme anlamında demiyorum. Trabzon şehri bunu ‘Araklı projesi’ olarak görüyor anlamında söylüyorum. Trabzon’un projesi olduğunu düşünse daha farklı davranır diye düşünüyorum. Sadece ‘Araklı’da bir proje’ olarak görüyor. Bu Araklı’da bir proje değil, bu Trabzon’a katkısı olacak bir proje. Sağ olsun imarda ki arkadaşlarımızla beraber Araklı TURUP Projesi’yle alakalı her türlü çalışmayı yapıyoruz. Ankara’da ki plancımızla yatırımcıları görüştürüyoruz. Planlama aşamasında ki engelleri ortadan kaldırmak için iyi bir şey ortaya çıksın diye. Bununla alakalı da Büyükşehir’de ki arkadaşlarımız çok iyi çalışıyorlar. Ama Trabzon halkı, Trabzon’da ki insanlar bunun Trabzon’un büyük bir projesi olduğunu kabullenmeli. Bu Araklı’da bir proje değil. Bu proje Trabzon’un Dünya’ya tanıtılacağı çok büyük bir projedir. Tabi bu yatırımcılar geldiği zaman, bu alanı onlara gezdirdiğimiz zaman bizim de tabi endişemizin olduğu noktalar vardı. Burada yeşillik var, ağaçlar var. Biz yatırımcılara ne yapacaklarını sorduktan sonra, onlar da ‘siz ne istiyorsunuz’ dediler. Bizim söylediğimiz şudur; yeşile en az hatta hiç zarar vermemenizi talep ediyoruz, bir de halkın kullanımına açık, umumi yerlerin oldukça geniş olmasını talep ediyoruz. Bunların ikisini sağlamamız lazım çünkü burası halkın kullanımında olan bir yerdir. Yarın burayı halktan almak değil, buraya güzel bir yatırım getirip aynı zamanda halkın kullanacağı alanları da daha güzel hale getirmemiz lazım. Bu noktada kendileri bize Dünya çapında bir çevre ödülü sahibi olduklarını, bizden çok daha duyarlı olduklarını ve bundan endişemiz olmaması gerektiğini, plan çalışmalarında da halkın kullanımına açık olduğunu söylediler. Özellikle söylüyorum çünkü ‘halka kapatılacak’ şeklinde dedikodular söyleniyor. Piknik ve rekreasyon alanlarını özellikle ayırtıyoruz. Yine bize ‘siz ne istersiniz?’ diye sordukları zaman, biz onlara ‘Karadeniz’desiniz, Karadeniz’in kenarındasınız ama denizi kullanmıyorsunuz’ dedik. Sonradan yat limanını ilave ettiler bizim söylemimize istinaden. Yat limanından bir teleferik hattını bağlamayı gündeme aldılar. Çok ciddi olarak çalışıyorlar, biz de çalışıyoruz. 10-15 kez toplantı yaptık. Tekrar 10 gün sonra bir toplantı daha yapacağız. Süreç iyi bir şekilde devam ediyor. İnşallah sona ulaşırsa Trabzon için çok önemli bir şeye imza atmış sayacağız kendimizi. Katkımız olacak bu işte. Dolayısıyla biz de ‘boşuna meclis üyesi olmadık, bunları yaptık’ diyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. Çocuklardan bahsedelim son olarak…
Çocuklar ellerinizden öper. Bir oğlum, bir de kızım var. Oğlum 9 yaşında, engellidir. Biraz da siyasetten uzak durmamın nedeni odur. Bakıma muhtaçtır, engellidir oğlum. Ona çok zaman ayırmam gerekiyor. Ayıramıyorum ama ayırmaya çalışıyorum. Bir de kızım var. 2. sınıfa gidiyor. Eşim öğretmen ve aynı okuldalar.
Başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum, çok sağ olun. Hayatımı gözden geçirttiniz bana.
GÜNEBAKIŞ