HAMZA ÖZER YAZDI: "ARAKLI'DA ÇOCUK OLMAK"
10 yaşıma kadar kalabildim canım memleketimde.10 yıl, aslında hayatımın akışını, düşünce ufkumu, hayal dünyamı, duygularımı, karakterimi, benliğimi şekillendirecek olan zaman dilimini oluşturması bakımından, bunu öz geçmişimin temel taşları mahiyetinde takdim etmek isterim.
Bu temel taşları 4 dönemden oluşur: Köy, Nahiye, Mezire, Yayla'dır
Köy döneminin hafızalarımızda bıraktıkları; kara önlüklü okul yılları, ekşi erik, ırgatlı tarla belleme ve ahbun (gübre) taşıma, mısır hulakları, çarşıdan gelen arabaları gözetleme, karda değnekle kayma, karıncalı tv ve Paçka\'dır. (Paçka: dört ayak üzerine kurulu bir tür kiler ambar)
Bizim toprakların çocuklarının araba aşkı olmayanı varmıdır bilmem ama bir Paçka\'yı bile araba gibi kullanmışlığım çoktur.
Hatta muavinlerimin gel gele gel... sağ yap sağ yap... hooopp... diyerek park ettirdikleri o Paçka'dan inişimin asaletini, As 600 kamyondan inenlerin asaletinden hiç ayırt etmemişimdir.
Nahiye, Haruskalı bir çocuğun doğal yaşamı içinde kendini özgür hissedemediği bir yerdir. Burada insanlar daha şehirimsi\'dir ve tanımadık insanlar çoktur. Büyük okul ve çeşit çeşit arabalar vardır. Ve muhtemel duyacağın ilk şey: ''kimın uşağısın sen'' dir.
Mezire dönemi ise yayla öncesi ve yayla sonrası olarak ikiye ayrılır. İlkinde de ikincisi\'nde de mal çobanlığı kaçınılmazdır. İlki kısa sürer. Daha çok yayla hazırlığı ile gecer. Ve bir çocuk için yeni büyüyen çayırlarda Gusbida(bir çesit ot) aramak ve yemek eşsiz bir şeydir. İkincisinde ise bu eşsizlik merhau/ligarba/ (yaban mersini) ve zöğ (böğürtlen)'dir
İkincisisi çayır biçme dönemidir ve o kahredici tırpan sapı tutma ise tam bir kabusdur.
Büyüklerimiz için eziyetli işler olsada bir çocuğun mezire döneminde ruhunda derin izler bırakmıştır o tırpan dövme sesleri, eğe sesleri, ot biçme sesleri, taze ve kuru ot kokuları, yağmurla mücadele, açık ateşte çay, bilegi\'de Onik (ekşimemiş hamur) ekmeği su har\'ları ve akşamları köye dönmek...En renkli ve en iz bırakan dönem ise yayla dönemidir.
BİZİM YAYLA "BALAHOR"
Bünyesinde 3 ilçeden bir çok köy insanı barındıran; 3 adet cami, (şimdi 4 oldu)1 otel, 2 kahvehane, 2 bakkal ve meşhur maden suyuyla farkını hissettiren bir yaylaylaydı.
Bizim zamanlarda yürüyerekte gidilsede, bir çocuk için yayla'ya bir minübüs\'le yada bir kamyon'un kasasında gitmenin mutluluğu tarif edilmezdir.
Yaylada Paçka yoktur ve bir çocuk için arabasız bir hayat düşünülemez olduğundan ilk keşfedilen şey çamur'dan arabadır.
Ve o arabayı yürüten öyle bir hayal dünyası vardırki; o sarp yokuşlardaki kıvrım kıvrım yollar bir resim tablosuna sığar gibi bir kaç metrekare alana sığabilir.
Şöyleki:Yayladaki evimizin yanındaki küçük eğimde keserle yaptığım virajlı araba yolunun küçük boğazlarına Hardama\'dan (ince biçilmiş tahta) köprü yapıp bir güğüm suyuda yukardan döküp aşağı koşarak çamurdan arabamın, altından su akan bir köprünün üzerinden geçişini yaşamak, köyden yaylaya giden arabaların geçtiği köprülerden farksızdır.
Yayla döneminin diğer rutin işleri ise; istemeye istemeye camiye gitmek, tuzlu suya gönderilmek, ceplerinde misketle dolaşmak, bilyalı ile kaymak, naylon lastiklerin tabanlarını kesip tekerlekli araba yapmak, tandırlardan çıkacak sıcak lavaşları gözetlemek, Cevdar dağında görünen arabaları karşılamak için arabalara doğru koşmak, kamyonların arkasına takılmak, plastik topları koltuk altında gezdirmek, Camışlar\'dan uzak durmak, Gelincikleri gözetlemek, Gevcecuk (kertenkele) kovalamak, büyük göllere gidemediğimiz için derelerin önünü topraklı çimen ve taşlarla set yapıp yüzmek ve yıkık evlerin üzerinden korka korka aldığımız Hardamalar\'la uçurtma yapmak oluşturur.
Uçurtma yapmasına yapardık ama bir türlü Yomralı yan komuşumuzun uçurtması gibi tikleşmezdi ve buna çok sinir olurduk.
Velhasılı; bütun bunlar aslında şartların gereği olarak büyüklerimiz için zor ve çileli bir hayatın gerçekleri olsada, biz çocukların ruhlarında, hayal dünyalarında, benliklerinde silinmez izler bırakmış ve memleket hasretini, sevdasını her zaman canlı tutan değerler olarak belleklerimize kazınmıştır.
Dilerim Allahtan, bu değerlerimiz nesilden nesile aktarılır... İyi'ye, güzel'e, faydalı'ya dair ne varsa paylaşmak dileği ile inşallah.
Araklı Arı Haber - Ramazan Uzun