Sayın başkan önce sizi tanıyalım… Araklı Belediye Başkanı Recep Çebi kimdir? Çocukluğu, kardeşleri, anne-baba biraz geri dönerek Recep Çebi’yi tanıyalım.
1965 yılında Araklı’da doğdum. Çocukluğumuz Araklı’da geçti. İlkokulu Yolgören Mahallesi İlk Okulu’nda, orta okulu Araklı Orta Okulu’nda okuduk. 4 kardeşiz ve 3 erkek, 1 kız kardeşiz. Ben en büyükleriyim kardeşlerin. Annemize Allah rahmet eylesin ev hanımıydı. Babamız Milli Eğitim’de memurdu ve mütevazi bir hayatımız oldu.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Orta halli mi, iyi halli mi, sıkıntı çektiniz mi? Biraz çocukluğunuza dönelim…
Orta halli bir çocukluk yaşadık. Zenginliğimiz yoktu, ailece çalışıyorduk. Annemiz, babamız çalışıyordu. Biz de hem okuyorduk hem de çalışma mücadelesi veriyorduk. Dolayısıyla çocukluk hayatımız hep çalışarak geçti. Rahat bir çocukluk hayatımız olmadı. O yıllarda yine hem okuyorduk hem de eski milletvekilimiz İbrahim Çebi ile beraber eczanesinde görev yapıyordum, ticaret yapıyordum. Boş durmuyordum yani.
Diğer kardeşleri de okuttu mu babanız?
Bütün kardeşlerim liseyi bitirdi. Ben Ticaret Lisesi mezunuyum. Daha sonra benim küçük kardeşimin Muzaffer Çebi’nin okuma hevesi çok fazlaydı. O evli olduğu halde gitti Sivas’ta 2 yıl elektrik bölümünde okudu ve elektrik teknikeri olarak mezun oldu.
Siz hem okuyup hem çalışarak Ticaret Lisesi’ni bitirdiniz. Daha sonraki döneminize devam edelim.
Ticaret Lisesi’ni bitirdikten sonra eczane sektöründe ticaretimiz devam etti. O yıllarda 1980’lerde hem eczacılık sektöründe çalışıyorduk hem de İbrahim bey siyasete girdi. Onunla beraber biz de 1980 yıllarında kurulan Anavatan Partisi’nde siyasete adımımızı attık. Anavatan Partisi’nin, ilk yıllarında 17 yaşındaydım ve partiye üye de olamıyordum. Ama kayıtları da kendim yapıyordum ve 17 yaşında kendimi partiye kaydettirdim.
Nasıl yıllardı o yıllar. Yani Anavatan’ın ilk yılları? Daha 17 yaşında siyasete adım atmanız…
O yıllarda tabi bizim yaşımızda küçüktü. 15-16 yaşlarındaydık ve 17 yaşlarında iken Anavatan Partisi kuruldu. O yıllarda sağlık sektöründe çok zorluklar vardı. İnsanlar ilaç bulamıyordu, sağlık kuruluşlarına gidemiyorlardı. Mağduriyet vardı, ilaçlar aşırı pahalıydı. O zamanın parasıyla 2-3 in lira ödüyorlardı ve “arazimi satsam, ilaç mı alsam…” diye dertlenirlerdi. Hastaneler çok zordu, doktorlar yoktu, sağlık teşkilatı sıkıntılıydı. O dönemde sosyal güvencesi olmayanlar, fakir olanlar perişandı. Sigortalılar, bağkurlular, emekliler, üst seviye geliri olanlar… Ayrı ayrı kademedeydi insanlar…
Çocuk yaştasınız… 17-18 yaşındasınız ve Araklı’da en fukarasından en zenginine kadar ilaç gibi hayati bir mesele ile yüzleşiyorsunuz o yıllarda. İlaç satıyorsunuz eczanede insanlar kah alıyor, kah alamıyor.
Nasıl bir duygu içinde büyüdünüz?
Çok zorluklar çekiyorduk o zamanlar. 80’li yıllardan önce… 78 yıllarında falan. Çok iyi hatırlıyorum, ilaç yok, hiçbir şey yok. Her şey karaborsa. Aşırı pahalı, sosyal güvence denilen bir şey yok. Bazılarında SSK’lı havası vardı. Sigortalı devlet memuru. Olmayanlar perişandı zaten. Anne kucağında çocuk ile gelirdi. Hasta, yani alacak ilaç ama alamazdı. Yardımcı olmaya çalışırdık, bir şeyler yapmaya çalışırdık.
Daha sonra o davranışlarınızın karşılığını Araklı halkından aldınız galiba. Bu ayrıntıya geleceğiz ama Anavatan Partisi’ne kaydoldunuz? Oradan devam edelim.
Çok sıkıntılı yıllardı. Dolayısıyla ihtilaller oldu o zamanlar. 80 ihtilali oldu. İhtilalden sonra zor dönem geçti. Yine biz o dönemde hem okuyoruz hem ticaret yapıyoruz… Biz de çocuk yaştayız. Tabi Avrupa zorluyor, dış güçler zorluyor demokrasiye geçmek için. Dolayısıyla çok iyi hatırlıyorum. 3 tane siyasi parti ortaya çıkmıştı o zamanlar. Anavatan Partisi, Halkçı Parti ve Milliyetçi Demokrasi Partisi. İbrahim bey de o zamanlar ilçe başkanlığını aldı Anavatan Partisi’nin. Dolayısıyla reform vadeden bir parti ama herkes şaşkın tabi. Ne olacağını bilmiyor. Özal ismi güven veriyor. Milliyetçi ve muhafazakar. Bu noktada bir anımı anlatmak istiyorum.
Biz de çocuktuk o dönemde. Rahmetli Özal 83’lü yıllardan önce yani daha partiyi kurmadan Türkiye ziyaretine çıkıyor. Karadeniz bölgesine geliyor. İnsanlar, siyah-beyaz televizyonlardan Özal’ı çok az tanıyorlar. Bizim de eczanemiz var yolun üzerinde. Ben 17 yaşındayım. Rahmetli bizim eczanenin önünde orada bir taburenin üzerine oturuyor. Ben de rahmetli Özal’a çay götürüyorum. Düşünün işte Özal’a çay götürüyorum. O nu başka sevdim o zaman. Özal’a çay servis yapan çocuk olarak sevdim.
Özal olduğunu biliyor musunuz?
Biliyorum tabi… “Hoş geldin” dedik. Ama herkes tanımıyor. İlk gelişi. Gelen geçiyor yoldan. O da nabız yokluyor, “Bakalım halk ile ne yapacağız” diye. Bazıları, “Bu Özal değil mi?, televizyonda gördük” falan diyor. Ben orada, başbakan, cumhurbaşkanı değil, vatandaş Özal’ı sevdim. Tabi o sevgim ilerleyen yıllarda çok daha büyüdü. Öyle bir anımız oldu işte. Çocukluk yıllarımız ve kendisine çay taşıyoruz. Tabi daha sonra ikinci gelişi, üçüncü gelişi patlama oldu gitti ondan sonra. Anavatan Partisi aldı başını gitti.
Siz o zaman Özal’ı tabi televizyondan, müsteşar olarak hatırlıyorsunuz o zaman. Siyasi hayatınız
ondan sonra nasıl devam etti?
Ondan sonra Gençlik Kolları’nı kuruyoruz ve yönetimlerde görev alıyoruz. Teşkilatı toparlıyoruz. Halkı toparlıyoruz. İnsanlarda bir heves var. Yenilik geliyor, reformlar vadediyor, ‘elektrik, telefon getireceğim’ diyor… Tabi şimdi bunları anlatsak insanlara garip gelir ve insanlar bunları anlayamaz. O zamanlar telefonlar vardı ve İstanbul ile görüşmek için yalvarırdık torpille 5 – 10 gün beklerdik o zamanlar. Özal gelip, “Ben size otomatik telefon getireceğim” deyince insanlar şaşırıyordu. O zamanlar Trabzon’da 2 tane dozer vardı yol yapmak için çok iyi hatırlıyorum. Özal ise “Bütün makine parkları ile Türkiye’yi sallayacağım” derdi ve şaşırırdı insanlar. Elektrik, makine, beyaz eşyalar… Onları anlatsak kimse anlamaz şu an. Ve… insanlar, “Allah’ım böyle bir şey olamaz. Biz hayatımız boyunca oylarımızı buna ipotek ettik” diyorlardı.
Evet… Türkiye’yi dünyaya açtı. Kapıları ve tabuları yıktı, dünya ile birleştirdi Türkiye’yi…
… Yaylaya elektrik çıkıyordu mesela. Elektrik ne arardı o zamanlar. Araklı’da 1 tane dozer olmazdı, herkes onun almaya çalışırdı, bütün muhtarlar. O, Araklı’ya 10 tane dozer gönderdi. Büyük bir reform ololdu. Memurlar artık beyaz eşyalarını yenilemeye başlıyorlar, araba alıyorlar, arsa alıyor. Bir para bolluğu oluyor, bir devrim oluyor. Ve onunla beraber de ilk defa yurt dışından ithal ilaçlar gelmeye başlıyor ülkeye. Bunlar da Türkiye’nin tanımadığı ilaçlar. Ağır hastalık ilaçları, yeni hastalıklar ortaya çıkıyor, onların ilaçları… Dolayısıyla bir sosyal güvenceden bahsediyordu. “Herkesi sigortalı yapacağız, herkes hayatta rahat edecek” diyordu. Bu sektörde de şaşırıyorlar. Tabi biz de çile çekiyorduk o zamanlar. Dedimya; kendine ilaç alamayan, eşine ilaç alamayan, çocuğuna ilaç alamayan, hastane bulamayan. Yani çok önemlidir, bugünlere gelmeden önce o zamanlar sigortalı bir hasta, Sigorta Hastanesi’nde başka bir yere giremez, memur sağlık ocağından başka bir yere gidemez. Sigortalı bir hasta, fakültede iyi bir doktor bulsa oraya sevk etmek için milletvekiline ulaşmanız yetmezdi. Bakanlarla beraber 6-7 ay üzerine zorla hastayı sevk ederdik. O günleri insanlara anlatmak çok zor…
Ve… Siz devam ediyorsunuz. İbrahim Çebi milletvekili. Sizin siyasi hayatınız Araklı’da devam ediyor?
Gençlik Kolları başkanı oldum o zaman. Gençlik Kolları’nda faaliyet gösterdik. Akabinde ilçe yönetimine girdik, ilçe yönetiminde çalıştık. Başkan yardımcılığı yaptım uzun bir süre. Daha sonra İlçe Başkanlığı görevini aldım Mesut bey zamanında. İlçe başkanlığını yürütürken partinin de artık son demlerine doğru gidiyorduk. Bitme noktasındaydı. Siyasette bitmişti artık. Anavatan Partisi kapanma noktasına gelmişti. İlçe Başkanı olarak İl Genel Meclisi’nde görev yapmaya karar verdim. Sonrasında İl Genel Meclisi’ne aday olduk. Dolayısıyla çok zor bir seçimdi. AK Parti yeni kurulmuştu. Bizim de yapımız AK Parti ile uyuşuyordu. Özal’ın milliyetçi, muhafazakar kanadından olan bir insandık zaten. Aile yapımızda öyleydi zaten . AK Parti 2002 yıllarında kuruldu ve her yer AK Parti. O süreçten çıkmanın çok zor olduğunu bile bile, “Allah yardım eder inşallah” dedik ve zor bir seçime girdik. Hayatımın en zor seçimi oydu. Allah razı olsun insanlar bırakmadı. Beni İl Genel Meclisi’ne seçtiler. Bu seçimle aynı zamanda kendimi test etmiştim. AK Parti fırtınası karşısında Araklı’da insanlar beni seçmişti. Üstelik büyük bir oyla. 5 bin 350’nin üzerinde bir oyla.
İl Genel Meclisi’nde ANAP’ın çöküş yıllarında. ANAP’tan tek meclis üyesi olarak mı geldiniz?
Evet, Trabzon’dan 1 meclis üyesi olarak geldim. 2004 yılında seçilen tek ve son meclis üyesiydim.
2004-2009 yılı arasında Anavatan Partisi’nin Meclis üyesi oldunuz. Zaten sizden sonra da Anavatan Partisi kapandı.
Ak Parti’ye geçişiniz ne zaman oldu?
Tabi biz 2004 ile 2009 arasını bitirdik ve siyasette durma noktasına geldik. Dolayısıyla siyasette vatandaşlarımızla ilişkilerimiz çok iyi, Allah razı olsun halkımızdan. Daha sonra Ak Parti ile tabi benim şahsi fikirlerim aynı. Muhafazakar yapımız zaten aynı. Dolayısıyla AK Parti’nin de Araklı’da artık Belediye seçimini alması gerekiyordu. Teklif geldi bize 2009 seçimleri için. O zamanki ilçe başkanımız sayın Mustafa Tekinbaş arkadaşımızla beraber. Dolayısıyla kabul ettik ve siyasette yeni bir yola girdik. Ben AK Parti’ye hep ANAP’ın ruhu, özü olarak bakmışımdır.
Peki hangi noktaya geldi Araklı. Bir dönem 2009’da seçim aldınız, 2014’e kadar taşıdınız. Şimdi de 2014’den 2019’a gidiyorsunuz. Büyükşehir ile çalışıyorsunuz. Kısa olarak Araklı’yı nereden aldınız,
neler yaptınız anlatır mısınız?
Geçmiş arkadaşlarımıza da teşekkür etmek lazım. Neticede herkes göreve gelince orada bir şey yapmak için mücadele etti. Ama güçlü bir iktidar var, AK Parti’miz var, güçlü bir genel başkanı var, başbakanı var, güçlü bir kadrosu var. İnsanların heves ettiği bir yol, sevdiği, istediği, arzuladığı bir yol var. Bu yolun dışında insanların kalma imkanı yok. Buna direnç gösteremezsiniz, siyaset yapan bir insan olarak. Dolayısıyla biz bunu görüyoruz. Zaten insanlarla da aynı yolda yürümemiz gerek siyaset yapan insanlar olarak. İnançlı bir başbakanımız, güçlü bir başbakanımız, insanların isteğine cevap verebilen bir başbakanınız oluyor. Dolayısıyla Araklı’nın da bu gelişmelerin arkasında kalmaması gerektiği görüşünü savunuyoruz. Bu güçlü iktidardan Türkiye bir sürü nimetler alıyor, bir sürü yatırımlar alıyor, bir sürü işler alıyor. ‘Trabzon’un 2. büyük ilçesi olarak biz neden bunları alamıyoruz’ anlayışıyla biz bunları halka anlattık. Halkın takdiri. İhtiyaçlarımız var.
Araklı AK Parti için önemli bir ilçe değil mi?
Evet. Araklı’da o yıllarda, daha seçimi aldık. Hemen 6 ay sonra sayın Cumhurbaşkanımız, (o zaman Başbakan), ziyaretimize geldi, Belediyemize geldi. Belediyemizde ağırladık sayın Cumhurbaşkanımızı. Orada bakanlarına talimat verdi. Allah razı olsun Belediye Başkanı olarak 4-5 tane bakanın karşısında Araklı’nın sorunlarını anlattım. Orada brifing de veriyorum ve heyecanlıyız yani. O zaman dedik ki, ilçemizin 60 yıllık bir sorunu var. Hatta 60 yıllık değil, bizim Araklı ilçemiz deniziyle, yaylasıyla, dağıyla turizmiyle beraber çok harika bir deniz ilçesiyiz. Bundan faydalanmamız lazım. Abdülhamit Han Padişahımızın döneminden bir yolumuz var. Araklı’yı güneye bağlayan Bayburt yolu. Bu o zamanlar yapılıyor tabi yine Tayyip beyin talimatıyla yapılıyor. Ama tünelden ötesi yok. 6 ay çalışacak o yol, 6 ay çalışmayacak. O şekilde yapılıyor…
Araklı Dağbaşı Yolu’nu anlatıyorsunuz…Tayyip Bey Belediye’yi ziyarete geldiğinde bu yolu istediniz?
Evet… Evet… Dolayısıyla biz hemen müdahale ettik. Sayın Cumhurbaşkanımıza durumu anlattık. İktidarı da yeni almışız. Hemen o yol yeniden ilave edildi. Tüneller yapıldı. 4 bin 130 metre ve şu anda ikisi de bitti ve çalışır vaziyette. Geçen ziyaretimde de orada ki insanlar, bizim 20 sene önce ki, 30 sene önceki fikirlerimizi yeni anlamaya başladı. “Başkanım, yukarıdan para yağmaya başladı ilçeye” diyorlar. Biz o zaman da bunu söylüyorduk. Daha da bitirmedik, şimdi bitireceğiz inşallah, Allah nasip ederse…
Bayburt-Araklı kaç saate iniyor?
1 saatin altına iniyor. Dolayısıyla, o yıllarda yol çok önemliydi ilçemiz için ve bunu başardık. Devamı da var, devamını yapıyoruz.
Trabzon’dan Bayburt’a giden bir kişi 1.5 saatte mi Bayburt’a gidecek?
1 saat, 1.5 saat değil. Ama bitirmedik tamamiyle, devamı var. Arda kalan 55 kilometrelik bir bölüm var tüneller yapıldığı için. Tünel yapıldı. Aşağıda 7 kilometrelik yol yapıldı. Bir de ortada bir bölüm var. 55 kilometrelik bir bölüm. O çok önemli. Onu da Sayın Süleyman Soylu bakanımız takip ediyor.
İnşallah… Önemli projelerden biri Araklı Dağbaşı Yolu’nu ana projeye aldınız. Sanki Belediye Başkanı değil de bir ilçenin Milletvekili gibi, sayın dönemin başbakanına böyle bir profil çizdiniz. Evet, daha sonra…
Bu çok önemliydi. Mesela o zaman yine büyük projelerimiz vardı. Sayın cumhurbaşkanımıza dedik ki, 60 yıllık bir ilçemiz var. Bir ilçe kurulurken, camisi oluyor, hükümet konağı oluyor, belediyesi oluyor, ilçeyi teşkil edecek yerler oluyor bir tane küçük sanayi sitemiz yok. Bunu da başaramadık, kimse de başaramadı. Belki ben de başaramayacaktım. O gün cumhurbaşkanımızın ilçemizi ziyaret etmesi, onun talimatı vermesi, o gün bu gündür, 7 yıldır uğraşıyoruz ve bitirdik Allah’a şükürler olsun. İhalesini yapık. Şu anda yeni bir çarşı kuruyoruz, 60 dönüm arazi aldık. 12 trilyon ve 216 dükkan içerisine koyduk. Hatta arazi çok hisseliydi, paraları ödedik. Geçen ayın 19’unda ihalesi yapıldı, bugün ihale sonuçlanmak üzere. Yeni bir çarşıyı, küçük sanayi sitesini de ilçemize kuruyoruz. Bu da yine Ak Parti’nin belediyemizi almasının avantajları. Bunlar kolay anlatılıp, geçilecek projeler değil. Bunu başardık. Sonra; spor tesislerimiz, sosyal alanlarımız, gençlik merkezlerimiz, yeni resmi dairelerimiz, okullarımız... Okulsuz yerimiz kalmadı. Okulların hepsini yeniledik ilçemizde. Hepsi Ak Parti’mizin sayesinde oldu. Hepsi bakanlarımızın, milletvekillerimizin sayesinde oldu. Yeni yeni projelerimiz var. Altyapı yatırımları, üst yapı yatırımları, ilçemizin güzelleşmesi, her türlü yatırımda AK Parti’nin büyük faydası var.
Ve… TURUP gibi bir proje. Belki sizin hayal projeniz bu. Biraz ondan bahsedelim. Nasıl bir TURUP aldınız. Tartışmalı bir TURUP’tan nereye geldiniz.
Ali abi bu işi siz çok iyi biliyorsunuz. O konuda da bize çok büyük desteğiniz oldu. TURUP’u çöp yeri diye buldum ben. 2009’da geldim ve şaşırdım…
Trabzon’un çöp alanı yapılacaktı.
O gündür bu gündür, halkımızla beraber çalışmalarımız devam ediyor. Bütün 50 mahallemiz, köyden mahalleye dönüşen mahallelerimiz, muhtarlar bize destek verdi. Bu cennet yerin, turizm yerinin çöp olmasına karşı çıktık. Bugün de turizm yeri olan yerin bir cennet gibi yer olduğu ortaya çıktı.
Turizm alanı kaç yılında ilan edildi?
2000’li yıllardan beri turizm alanı ama sonradan çöp alanına çevrildi. Turizm alanı olduğu için dış yatırımcılar gelip gidiyorlar. Tabi biz bunu söyledik, açıkladık ve takip ediyoruz. Biz de geçenlerde sayın bakanımız Süleyman Soylu başkanlığında, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanımız, Sayın Valimiz, Ticaret Odası başkanımız Suat bey, DOKA başkanımız Çetin bey ve bizler toplantı yaptık. Bu iş adamlarıyla sayın bakanımız Süleyman beyi buluşturduk. Biz de Dubai’de gittik onlarla buluştuk. Yatırımcı devam ettiriyor projesini. Tabi biz hayal diye bakıyorduk. Ama gerçekleşecek inşallah.
Şehir gibi büyük bir proje olacak. Mini şehir projesi…
Bu bir Arap projesi değil, Türkiye projesidir. Olursa sadece Trabzon’a değil, Türkiye’ye büyük faydası olacaktır. Trabzon’a büyük faydaları olacaktır. Ne gerekli bu projeye, takip edilmesi gerektiğine inanıyorum. İnşallah “olur” diyorum. Herkesin desteği var, herkeste olumlu bakıyor. Sizler, basın camiası olumlu bakıyor, halk olumlu bakıyor. İstihdam yaratacak.
Eğer gerçekleşirse, Arap turizmini Trabzon’a kazandıracak en mega proje olacak…
Trabzon’u geliştirecek. Dubaili iş adamı Projenin içerisinde Dubai’de gezdirdi bizi bilakis şahsıma şöyle, böyle yapacağız diyerek, marinalarını gösterdi bize. Onlar olursa ne bileyim hayal edemediğimiz bir tablo var. İnşallah olur.
Evet, artık Büyükşehirdesiniz ve bir Büyükşehir mukayesesi yapalım geçmişe göre. Siz aynı zamanda İl Genel Meclis Üyesi olarak Araklı’nın bütün köylerini şimdi mahalle oldular adım adım biliyorsunuz. Hizmet bağlamında bir mukayese alalım.
Büyükşehir de mahallelerimiz, köyden mahalleye dönüştü. Muhtarlarımız, tüzel kişiliklerini kaybettiler, mahalle muhtarlığına geçtiler. Dolayısıyla Özel İdaremiz kapandı. Büyükşehir ve ilçe belediyesiyle beraber çalışıyoruz. Zorluklar çekiyoruz. Bunu her toplantıda, her platformda tüm belediye başkanı arkadaşlarımızla izah ediyoruz. Yani İller Bankası’ndan devlet desteği olarak kişi başına almış olduğumuz yardım 37 TL civarındaydı. Bugün 11 TL’ye düştü. Bunu Başbakanımıza da anlattık, sayın bakanımız Süleyman Soylu beye de anlattık. Biliyorlar zaten. “Yeni bir kanun çalışması olacak” dediler. Bekliyoruz, henüz olmadı, bazı sorunlardan dolayı. Biraz sıkıntı çekiyoruz ama diğer büyükşehirlere baktığımızda sistem oturduğunda iyi olacak diye düşüncem var. Bu kısa zamanda “niye olmadı?” diye düşünürsek yanlış düşünürüz diye düşünüyorum. Ama ilerleyen yıllarda büyük yatırımlarla beraber, yeni kanun düzenlemeleriyle beraber bütün mahallelerimizde yeni planlamamız olacak. Mahalleler yeniden planlanacak. Ne yapılacak, neler konulacak bunlar hep faydalı şeyler olacak. Dolayısıyla Büyükşehir’in yatırımları olacak, bizim ilçe belediyesi olarak yatırımlarımız olacak.
Gelirlerimiz artacak, belki yeni yeni kanunlarla beraber bize yeni gelirler bağlanacak. Ben 7 yılını dolduran bir belediye başkanı olarak şöyle diyorum tabi; yerel yönetimlere ve bölgelere göre de olayları değerlendirmesi lazım merkezi hükümetimizin. Yani mesela arazisi rahat olan bir il ile beraber rakımı 1800-1900 olan il ve ilçeleri olan bölgeleri daha değişik değerlendirmesi lazım. Mesela ben 1 kilometre yolu atıyorum 100 bin TL’ye yapıyorsam başka arazi yapıları daha iyi olan iller belki 1 kilometre yolu 10 bin TL’ye yapıyor. Dolayısıyla bu konularda zorluklarımız var ama bunları aşmak için de çalışmalarımız devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı seviyesinde, Başbakanlık seviyesinde, bakanlık seviyesinde çalışmalarımız devam ediyor. “Kesinlikle iyi olacaktır” diyoruz. Biraz zorluk çekiyoruz şu anda. Hakikatten zor işleri biz yapıyoruz. Yerel yönetimler dendiği zaman, ben bunu her yerde söylüyorum, bizler belediye olarak çocuğun doğumundan, büyümesine, gelişmesine, askere gitmesine, düğününe en sonunda cenazesini nakleden bir kurumuz.
Yerel yönetimler olarak bizim hiç durma imkanımız yok. 24 saat çalışıyoruz. Gecemiz gündüzümünüz hiç yok. Zaten olmaması da lazım. Biz göreve böyle talibiz. Ama geldiğimiz noktada tabi biz açıklıyoruz yetkililerimize. Mesela araç yolunu, araba yolunu biz yapıyoruz, caddeleri biz yapıyoruz. Dolayısıyla buralardan da bize gelir aktarılması lazım. Daha fazla, daha güzel hizmetler yapılması lazım. Tabi sıkıntımız şu; dibinden beri böyle ve düzelemedi. Planlamayı yapamıyoruz yani. Mesela bir altyapı geçecek, kanalizasyon geçecek, ondan sonra su hattı geçiyor, ondan sonra telefon hattı geçiyor ve yık-yap hala devam ediyor. Bunu ne zaman planlayacak olduğumuzu da bilmiyoruz. Bu baya sıkıntı veriyor bize. Mesela yapıyoruz caddemizi, ondan sonra buradan bir internet hattı geçecek yık-yap yeniden. Yapıyoruz, ondan sonra buradan doğalgaz hattı geçecek. Çünkü yatırımların hepsi bir anda olmuyor ki. Bundan dolayı da yap-boz olayları yoruyor. İnşallah ilerleyen yıllarda yeni sistemlerle beraber daha iyi olacak. Büyükşehir’in faydalı olacağına inanıyorum. Büyükşehir Belediye Başkanımız çalışkan. Orhan abimiz çalışıyor. Elinden gelinin fazlasını yapıyor.
Onunda zorlukları var bizim gibi. Kadromuz iyi, Trabzon’un kadrosu iyi. Çok çalışkan bir bakanımız var. Süleyman Soylu bakanımız çok çalışıyor. Allah için çok çalışıyor. Ne dersek hemen yerine getiriyor. İş takip sistemlerimizi kurdu, onları takip ediyor. Milletvekillerimizin hepsi çalışıyor. Herkes çalışınca artık kimsenin oturma imkanı yok. Dolayısıyla Trabzon hak ettiği yeri İnşallah alacaktır. Zaten Süleyman Soylu bakanımız, Trabzonlu Bakanımız Berat Albayrak ile beraber enerji-elektrik konusunda toplantı yaptık. Orada da güzel talimatlar verdi, güzel çalışmalar yapıldı. Enerji konusunda da bazı sıkıntılarımız var. Bunların da en kışı zamanda aşılacak olduğu talimatları orada verildi. Kabinede 2 tane Trabzonlu bakanımızın olması da bizim için şans. Biz de bunları avantaja çevirmeye çalışıyoruz.
Teşekkürler… Son olarak sayın başkan çocuklarınız. Kaç çocuğunuz var?
Ellerinizden öperler 4 tane çocuğum var. 3 oğlum, 1 kızım var. En büyük oğlum 28 yaşında İstanbul’da. Arel Üniversitesi’nde işletme okuyor. Hem okuyor hem özel sektörde çalışıyor. Biz çalışmayı hiç bırakmadık yani. Ondan bir küçük oğlum 26-27 yaşında İnşaat Mühendisi oldu. O da İstanbul’da özel sektörde çalışıyor. Boş bırakmadık hem eğitim görüyor hem çalışıp branşını geliştiriyor. Kızım var Lise 3’e gidiyor. Seneye İnşallah 4’e gidecek ve üniversite imtihanına girecek. Küçük oğlum da 9 yaşında ilkokul 3’e gidiyor.
Onunla oyalanıyorsunuz… Peki Allah bağışlasın, Allah mutlu, mesut eylesin. Biz size başarılar, mutluluklar, esenlikler diliyoruz.
Çok teşekkür ediyoruz. Biz de size başarılar diliyoruz. Bizim her zaman ilçemize destek verdiniz, projelerimizi takip ettiniz. Ama AK Parti’den ve Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımızdan, özellikle Süleyman Soylu bakanımızdan, milletvekillerinizden, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanımızdan herkesle koordineli çalışıyoruz. Araklı iyi yolda, eksiklerimiz yok mu var. Ama bunları da Allah’ın izni ile sağlık sıhhatle beraber iyi niyetli olarak kapılarımız 24 saat halkımıza açık. Halkla iç içe çalışıyoruz. Makam mevki kapalı durumuz yok. Şeffaf şekilde halkı dinliyoruz. Şu andaki çalışma arkadaşımız İlçe Başkanımız Şaban Bıyık beye de çok teşekkür ediyorum. Çok iyi bir arkadaşımız. Elbirliği içinde Araklı’ya diktiğimiz her bir ağaçtan ve taştan mutlu olmaya çalışıyoruz.
Başarılar diliyoruz. Sağolun.
Sizde sağolun..
GÜNEBAKIŞ