ARAKLI’NIN DEPREM GERÇEĞİ
Araklı’nın çevresel bir deprem riski ile karşı karşıya olduğu tartışılmaz bir gerçek. Fakat Araklı’nın deprem riski, fay kırılması veya herhangi bir fay hareketi nedeniyle değil esasen zemin yapısı ve yapı stoğu ile ilgili. Başka bir ifadeyle; Araklı ilçe merkezinin deniz seviyesindeki durumu, Karadere’nin yüzyıllar içinde doldurduğu alüvyal arazi ve kumsal üzerine yapılmış binaları, deniz tuzu ile yapılması nedeniyle korozyona uğradığı düşünülen eski yapıları, denetim dışı yapılmış yüzlerce yapısı, çok eski olan altyapısı, Araklı ilçe merkezinin kentsel dönüşüme bir türlü sokulamaması hatta TOKİ tarafından Araklı’ya sunulan kentsel dönüşüm imkanının Araklı’daki yerel yönetim tarafından yakın zamanlarda yani 2014 yılında Trabzon Büyükşehir Belediyesine devredilmiş olması gibi sebepler Araklı’yı deprem tehlikesi durumunda zayıf bırakmaktadır. Araklı’nın yönetiminden sorumlu olan isimlerin, mevcut gündelik işlerini acilen bir tarafa bırakmaları ve mesailerini bu riskli duruma odaklandırmaları hatta çözüm amaçlı kesin ve kalıcı adımlar atmaları gerekmektedir. Araklı’yı yönetenlerin, Araklı vadilerinin taban kesimlerindeki yeni yapılaşmalara izin vermeme ve dolayısıyla vatandaşımızın halini ve ikbalini maddi hatta manevi olarak riske etmeme kararlılığında olmaları gerekmektedir. Bunun aynı zamanda bir milli sorumluluk olduğu unutulmamalıdır.
ARAKLI’NIN DEPREM GERÇEĞİNE DAİR BİR BİLİMSEL ÇALIŞMA
Araklı’nın deprem riskini bilimsel anlamda ortaya koyan derli toplu ilk çalışma, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı’nda yapılan bir yüksek lisans tezidir. “Araklı İlçesi (Trabzon) Sahil Bölgesinde Yer Alan Zeminlerin Sıvılaşma Potansiyelinin Belirlenmesi” başlığını taşıyan bu tez, Sinem Ceylan tarafından 2018 yılında hazırlanmıştır. Sinem Ceylan’a ve danışman hocası Dr. Ali Erden Babacan’a şahsım adına teşekkür ediyorum. O dönemdeki Enstitü Müdürü Prof. Dr. Sadettin Korkmaz hocamıza ise bu tür çalışmaların yapılmasına fırsat oluşturduğu için ayrıca şükranlarımı sunuyorum. Kanaatime göre, Araklı’ya bilimsel anlamda hizmet eden ve edecek isimlerin, “Araklı’ya Hizmet Ödülü” ile ödüllendirilmeleri de gerekir.
Bu vesileyle, Araklı üzerine farklı konularda yüksek lisans ve doktora tezlerinin yaptırılmasının Araklı için çok önemli olduğunu ve yapılacak her bilimsel çalışmanın, yapana da yaptırana da çok ciddi kıymet kazandıracağını özellikle belirtmek isterim. Bilinmeli ki, Araklı üniversiteden kopuk şekilde gelişemez. Araklı’yı yönetenler, Araklı kamuoyu, üniversitelerle birlikte bilimsel çalışmalar yapılmasına gayret etmelidirler. Bu doğrultuda üniversitelerimizin akademisyenleri, Araklı için yüksek kıymet taşıyan çalışmalara teşvik edilmeli, eldeki tüm imkanlarla araştırmacılar desteklenmelidir. Bilinmeli ki, ilime ve bilime gösterilen talep, bir memleket için yüksek gelişmeye yol açar. Nitekim, Osmanlı zamanındaki devlet adamımız ve hukukçumuz Ahmed Cevdet Paşa’nın, “İlim, diyar diyar gezen bir geline benzer, kim daha çok teveccüh gösterirse ona varır” demesi de bu yüzdendir.
Araklı’yı yöneten ekibin, bu tezden ve tezde bahsedilen deprem temelli büyük tehlikeden haberi var mı yok mu bilemiyorum? Lakin bu tezden haberdar olmaları bir kenara, bahsettiğimiz tezin ve benzer bilimsel çalışmaların Araklı’yı yönetenlerin masalarının üzerinde yer alması gerekir. Bununla birlikte bu ve benzeri tezleri hazırlayanların ve danışman hocalarının hatta KTÜ’deki ilgili hocaların Araklı’ya davet edilip, Araklı’da ciddi bir “Araklı Deprem ve Afet Çalıştayı” yapılması gerektiğini teklif ediyorum.
ARAKLI’NIN DEPREM GERÇEĞİNİ ANLAMAK
Bahsettiğimiz tezde Araklı’nın zemin yapısı ve deprem açısından taşıdığı riskli vaziyetini ortaya koyan bilgilere yer verilmiştir. Bu bilgilere göre; “Araklı ilçe merkezi ve merkezin güneyine doğru Karadere’nin getirdiği alüvyonal malzeme ile geçişli çakıl taşı, kum ve killerden oluşan birim yüzeylenme vermektedir. Akarsu vadi boylarında görülen alüvyonlar ise en genç oluşuklardır. Jeofizik ölçümler ve sondaj çalışmaları bu birim üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araklı’da yapılaşma daha çok bu birim ve çevresinde yoğunlaşmaktadır. Araklı’nın da bağlı olduğu Trabzon ili, Kuzey Anadolu Fayı’nın yaklaşık olarak 150 km kuzeyindedir ve çevresinde KD, KB ve D-B doğrultulu 3 adet fay sistemi bulunmaktadır. Bu sisteme ek olarak ters ve normal fayların hareketliliği ile bölge sıkışma ve çekme gerilmesinin etkisi altındadır” denilmektedir. Verilen bilgiye göre Araklı büyük oranda çakıl, kul ve kil zemin üzerinde inşa edilmiştir. Bir deprem durumunda bu zemin çok büyük riskler taşımaktadır.
Aynı tezde geçen şu ifadeler, Trabzon ve Araklı’nın taşıdığı deprem riskini kurumsal rapor ve harita kaynaklı bilgilerle açıklamaktadır: “Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma dairesi tarafından 1996 yılında hazırlanan “Deprem Bölgeleri Haritasına” göre Doğu Karadeniz IV. Derece bölgesinde bulunmaktadır. Bununla birlikte AFAD tarafından 2018 yılında yayımlanan ve 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek yeni deprem haritasına göre Doğu Karadeniz’in ivme değerlerinin yaklaşık değeri 0.2–0.3g aralığında olduğu ve depremselliğinin arttığı gözlemlenmektedir. Ayrıca bu bölgenin depremselliğinin doğuya doğru gittikçe arttığını görülmektedir. Son 10 yıl içerisinde yapılan çalışmalar sonucunda bölgenin depremsellik aktivitesinin fazla ve depremlerin odak derinliğinin sığ olduğu tespit edilmiştir. AFAD Deprem Tehlikesi haritasına bakıldığında, Trabzon’un deprem riskinin arttığı görülmektedir. Haritaya göre de Trabzon ve çevresinin ivme değerleri yaklaşık olarak 0.2g dir ve doğuya gidildikçe bu değer artmaktadır. Ayrıca bu haritada hesaplama yapılırken ortalama (VS)30 değeri 760 m/sn olarak alınmıştır.” Tezde geçen bu bilgiler ise, Araklı’nın depremlerin doğrudan ve dolaylı olarak etkisi altında olduğu ifade edilmektedir. Yani Araklı için deprem işinin ciddiyeti ortadadır.
ARAKLI’YI DEPREMDE BEKLEYEN EN CİDDİ TEHLİKE: SIVILAŞMA
“Araklı İlçesi (Trabzon) Sahil Bölgesinde Yer Alan Zeminlerin Sıvılaşma Potansiyelinin Belirlenmesi” başlıklı yüksek lisans tezi, Araklı için deprem kaynaklı büyük bir “sıvılaşma” tehlikesine vurgu yapmaktadır. Sıvılaşma denilen ve son depremlerde iyice konuşulmaya başlanan konu, en az 50-60 yıllık diğer ihmaller ve beceriksizliklerin de etkisiyle, günümüzde binlerce insanın ölümüne neden olmuştur. Sıvılaşma nedir öyleyse? “Sıvılaşma, yer altı su seviyesi altında bulunan, suya doygun drenajsız ve gevşek zeminlerin, depremin sebep olduğu dinamik veya statik kuvvet sonucunda mukavemetini kaybederek, katı yerine viskoz sıvı gibi davranmasıdır.” En yalın ifadesiyle sıvılaşma, binaların oturduğu zeminin yani toprak temelin taşıyıcı vasfını yani gücünü kaybetmesidir. Diğer bir ifadeyle sıvılaşma, toprağın veya zeminin artık binaları taşıyamayacak kadar güçsüz hale gelmesidir. Bu durumda binalar, son depremlerde görüldüğü üzere ya dibe çökmekte ya da yan yatmaktadır.
Bahsettiğimiz tezde, “Sıvılaşma” tehlikesinin ne olduğuna dair diğer bilimsel detaylar şu cümlelerle ifade edilmiştir: “Bir deprem anında oluşan kayma dalgasının (Vs) yayılımı devirsel kayma gerilmelerine sebep olur. Bu gerilme gevşek, suya doygun kohezyonsuz zeminlerde hacimsel küçülme oluşturur ve daneleri daha sıkı durmaya zorlayarak daneler arasında yük geçişine neden olur. Daneler arasındaki bu geçiş, boşluk suyu basıncını artırır. Normal koşullarda denge söz konusu olduğu için iç basınç düşüktür. Ancak depremin oluşturduğu hızlı sarsıntı dengeyi bozarak iç basıncı artırır ve bu da daneler arasındaki bağı ortadan kaldırır. Bağımsız kalan daneler suyla birlikte dışarı atılır ve zeminin taşıma gücü azalır. Sıvılaşma olma ihtimalini en çok etkileyen etken yer altı su seviyesidir (YASS). YASS yüzeye yakınlaştıkça sıvılaşma riski artmaktadır.” Bu bilgiden anlaşılacağı üzere, zemini oluşturan temel parçalar bir sıvılaşma durumunda birbirinden ayrılmakta, bu şekilde zemin mukavemetini kaybetmektedir. Sıvılaşma tehlikesi ile birlikte depremleri Araklı’da tehlikeli hale getiren teknik durum ise, böyle bir zemin üzerine çoğu deniz kumuyla yapılmış ve yüksek korozyona uğramış yapılar olmaktadır. Problemli zemin üzerine problemli bina yapımı, hem Araklı merkezi hem de kırsalı için büyük bir tehlike olarak karşımızda durmaktadır.
Adı geçen yüksek lisans tezinde, Araklı çevresinde meydana gelecek 7 ve üstü şiddetteki bir deprem durumunda Araklı’daki sıvılaşma tehlikesinin yol açabileceği yıkıcılığa dair tespitler ise şunlardır: “Kuzey Anadolu Fayında bugüne kadar meydana gelen en yüksek deprem 7.9 Erzincan depreminin Trabzon’da oluşturduğu amax değeri 0,22 g’dir. Bu değerde yerel zemin koşulları da dikkatte alınırsa sıvılaşma riskinin yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca Tokat-Erzincan arasında kalan bölgenin yüksek deprem aktivitesi taşıdığı ve önümüzdeki 100 yıl içerisinde 7.8 büyüklüğünde bir depremin olma olasılığının % 90 olduğunu belirtilmiştir. Bu sonuca göre Araklı civarında meydana gelebilecek bu büyüklükteki bir deprem, Araklı’da ciddi bir sıvılaşma riskinin olabileceğini göstermektedir.”
Tüm bahsedilenler özetlendiğinde, muhtemel çevresel yani Erzincan, Erzurum, Tokat vb yerlerden kaynaklı bir deprem durumunda, Araklı’da meydana gelmesi yüksek ihtimal olan deprem kaynaklı “sıvılaşma”nın, Araklı’nın özellikle ilçe merkezi ve sahil kesimindeki binaların çoğunda zemin kaynaklı hasarlara, yan yatmalara veya dibe batmalara sebep olacağı düşünülmektedir. Araklı’yı deprem açısından bekleyen en büyük tehlike budur. Dolayısıyla Araklı merkezindeki ve tüm sahil bölgesindeki binaları sağlam yerlerde ve sağlam şekilde kurmak mecburiyetindeyiz. Araklı’nın özellikle merkezindeki yapılaşmanın ve zeminin ürperten vahameti, bizi bu şekilde davranmaya zorlamaktadır.
ARAKLI’DA DEPREM RİSKİNE KARŞI NELER YAPILABİLİR?
Ülkemizdeki deprem kaynaklı son yıkımlar gösterdi ki depremlerin hiç şakası yok. Deprem bir iki titretip yoluna gitmiyor. Aksine, sağlam olmayanı, bilimle, ahlakla, vicdanla, insana saygıyla alakası olmayanı sallayıp aşağı indiriyor. Canımız çok yanıyor elbette. Lakin, ülkemizdeki imar faaliyetlerindeki tutarsızlıkların, ihmallerin, akçalı işlerin defterleri açıldığında, konunun en az 60-70 yıl öncesine kadar gittiği görülebilir. Yani durumumuz çok uzun süredir iyi değil. Her 15-20 yılda bir büyük depremler ve yıkımlar yaşamamıza rağmen, bu hafızasızlık ve unutkanlık da hayra alamet değil.
Depremlerin yıkıcılığı ve deprem karşısındaki acı vaziyetimize dair çok şeyler söylenebilir, tartışılabilir. Ama çözüme katkı vermeyecek tartışmalarla kaybedilecek bir dakikamız dahi yok. Yapacaklarımızı bilimle belirleyip önümüze bakmamız lazım. Ne yapacağız da insanımızın ve şehirlerimizin güvenliğini acilen sağlayacağız sorusundan hareket ederek, yapacaklarımızı yapmamız gerekiyor. Tabi bu işleri yaparken de, konunun uzmanlarının dizinin dibine oturup onları dikkatle dinlememiz ve anlamamız gerekiyor.
Doğrudan bir fay üzerinde olmasa dahi, çevresinde meydana gelecek ciddi her depremden zarar görme ihtimali olan Araklı’da ivedilikle bir şeyler yapılmalı. Çünkü Araklı, Trabzon’un ilçeleri arasında vadi tabanına oturtulmuş, bina stoğu ciddi anlamda eski olan, çoğunun korozyona uğrama durumu çok yüksek ve bu sebeplerle ciddi yıkım riskine maruz kalabilecek bir iki ilçeden biri. Araklı için evvela samimi bir bakış ve duruş, samimi ve vizyoner bir program, alınacak kararları ciddi ve tavizsiz bir uygulayacak yaklaşımlar gerekiyor. Bu yaklaşımlar doğrultusunda öncelikle, Araklı’nın denizden Karadere vadisine ve Kaşıkçıya doğru uzanan taban kısmında hiçbir şekilde çok katlı yapılaşmaya müsaade edilmemelidir. Yapılmış 1/1000’lik imar planında Araklı’nın deprem gerçeğiyle uyuşmayan hususlar varsa, imar planı derhal değiştirilmelidir. Deprem tehlikesine karşı esaslı tedbirler alınma yanında, Karadere vadi tabanının bir tarım havzası amaçlı koruma altına alınması, tarımsal amaçlı tescillenmesi, topraklı ve topraksız şekilde tarım alanı olarak rezerve edilmesi gerekir. Bu yapılmaz da vadi tabanı yapılaşmaya açılır ise, bunu yapanlar, sessiz kalanlar, onaylayanlar, bu işten rant devşirmeye kalkışanlar, burada meydana gelmesi muhtemel her türlü maddi ve manevi yıkımın sorumlusu olacaklardır. Bugün de yarın da!
Araklı’nın deprem riskine karşı yapılacak planlamalar ve atılacak adımlar doğrultusunda TOKİ marifetiyle yapılacak bir dönüşüm çok önem arz etmektedir. Araklı ilçe merkezi yakın tarihlerde TOKİ tarafından kentsel dönüşüm kapsamına alınmıştır. Bu büyük imkana rağmen, dönüşüm çalışmaları çeşitli sebeplerle ve 2014 yılında Araklı’daki yönetim tarafından Trabzon Büyükşehir Belediyesine devredilmiştir. Şimdi o büyük imkanın tekrar geri getirilmesi, bu doğrultuda Araklı vadi tabanının müstakil mimariye dayalı bir toplu konut alanı şeklinde imar edilmesi ve çok katlı yapılacak binaların ise ferah ve havadar yamaç kesimlere yani Özgen, Zanike, Turup yamaçları gibi arazilere ama özellikle tarım özelliği zayıf olan arazilere taşınması gerekmektedir. Yamaçlara konut yaparken, yamaçtaki tarım alanlarını itina ile korumak da icap ediyor. Çünkü tarım alanlarına ve sulak alanlara uzanan her türlü yapılaşma, Araklı’nın, Trabzon’un ve tüm ülke insanının yarınını riske etme anlamı taşıyacaktır.
ARAKLI’DA PABUÇ ZİHNİYETLİ YAPILAŞMA (!)
Araklı’da yeni yapılacak binaların radya temel yani tek parça temel olmasından, perde beton sisteminden, beton kalitesinden asla taviz vermemelidir. Unutulmamalıdır ki, yıkıcı bir deprem durumunda sadece insanlarınızı kaybetmiyorsunuz; depremle meydana gelecek muhtemel zararlar milli ekonominizin sarsılmasına ve ciddi milli güvenlik sorunlarının ortaya çıkmasına da yol açıyor. Bu açıdan inceleme yaptığınızda, Araklı’da başka bir ağır fotoğrafla karşı karşıya kalıyorsunuz. Çünkü Araklı’daki yapı stoğunun çoğu, birbirine zayıf bağlantılarla bağlanmış şekilde ayakta duran pabuç temel üzerine inşa edilmiştir. Pabuç sistemi depremsellik açısından çok sıkıntılı bir durum aslında. Lakin bu tehlike sadece Araklı merkezi içindeki yapılar için geçerli değil, Araklı kırsalındaki evlerin çoğu da bu özellikte. Pabuçlardan birinde meydana gelecek bir çökme, Allah esirgesin, tüm bir binayı alaşağı edebilir. Bu nedenlerle, Araklı’da esaslı bir mimarlık ve mühendislik yaklaşımına sahip bir kentsel dönüşüm başlatılmalı ve Araklı merkezindeki yapılar acilen kentsel dönüşüm kapsamında yıkılıp, toplu konut yaklaşımıyla ada ada ve bir site yaklaşımıyla yeniden yapılmalıdır. Geldiğimiz vaziyetin bir hayat memat meselesi olduğu vatandaşımıza iyi anlatılırsa ve yapılacak işin özünde hatta uygulamasında adaletli yaklaşımlar olursa vatandaşımızın da çözüme katkısı sağlanacaktır.
ARAKLI’NIN ALTYAPISI BİR DEPREMİ KALDIRABİLİR Mİ?
Muhtemel bir depreme karşı Araklı’nın altyapısı dayanabilir mi? Hiç zannetmiyorum. Ama deniz seviyesindeki bir Araklı’da dayanıklı bir altyapı olmasını isterdim. 1980’li yıllarda efsane belediye başkanı Yılmaz Çebi döneminde bin bir zahmetle yapılan altyapı, bildiğim kadarıyla, bugüne kadar sadece eklemelerle uzatılmıştır. Fakat çağın şartlarına ve Araklı’nın artan nüfusuna göre altyapının yenilenmesi için yeni yatırımlar yapılamamıştır. Bu sebeple Araklı’nın altyapısı acilen elden geçirilmelidir. Çünkü, Araklı’yı sarsacak bir depremin meydana getireceği küçük yada büyük ölçekteki bir tsunami tehlikesi ve buna bağlı bir taşkın felaketi durumunda Araklı merkezindeki artık yıllanmış ve ömrünü tamamlamış bir altyapının (su ve kanalizasyon sistemi ile yağmur tahliyesi sisteminin) kuvvetli bir su baskınını tahliye etmesinin çok mümkün olamayacağı düşünülmektedir. Araklı ilçe merkezinde yaşayan insanlarımız, altyapının devredışı kalmasıyla birlikte ciddi su baskınları ve buna bağlı başka felaketler yaşayabilir. Su baskını hem denizden hem de Karadere istikametinden gelerek Araklı’yı su ile doldurabilir. 1960’lardaki fırtına ve deniz taşkınının Araklı insanında bıraktığı endişe, o dönemi yaşayanların belleğindedir. Diğer taraftan, ana karayolunun sahilden yapılması nedeniyle Araklı’nın önü bir baraj misali kesilmiş vaziyettedir. Yakın tarihlerdeki deniz taşkınlarının bu yoldaki trafiği ve yapısal özellikleri ne hale getirdiği ve yola ne derece zarar verdiği unutulmamalıdır. Ana bağlantı yolunun sahilden yapılması ve bu yolda saydığımız sebeplerle meydana gelecek bir olumsuzluk, Araklı’nın doğusu ve batısıyla olan irtibatını koparabilir. Araklı’daki doğal afetlerin tarihi konusunu daha evvelki bir makalemde detaylıca yazmıştım. Ümit ederim ki o yazımız da yetkililerce ve ilgili insanlarımızca okunmuştur.
ARAKLI İÇİN ÇILGIN DÖNÜŞÜMLER GEREKİYOR
Depremler toplumumuza ağır maddi ve manevi zararlar veriyor ama yaşam da devam ediyor. Bu nedenle depreme dayanıksız yaşamak yerine depremle birlikte ama ona dayanıklı şekilde bir yaşam oluşturmamız gerekiyor. Lakin günümüzde insanımız için risk taşıyan konu sadece deprem değil elbette. Dünyamızda; susuzluk, kuraklık, kıtlık, salgınlar da deprem kadar tehlikeli hale gelmiştir.
O halde bizler, sıradan, popüler, gösteriş amaçlı ve komşular alışverişte görsün kabilinden yatırımlara değil, çılgın ve kalıcı yatırımlara yönelmek durumundayız. Çılgın yatırım, çılgın proje ifadelerine ve uygulamalarına Araklı’da da çok ihtiyaç var. Daha evvelki yazılarımızda bir çılgın proje olarak, Araklı sahili boyunca uzanan ve Araklı’yı denizden koparıp adeta karaya hapseden, Araklı’yı rutubete ve su baskınlarına karşı savunmasızlaştıran mevcut sahil yoluna dair alternatif bir düşüncemizden bahsetmiştim. Araklı’yı rutubete boğan o ucube sahil yolunun buradan kaldırılıp, Kalecik’ten Araklı’ya doğru açılacak yeni tünellerle yolun Turup’un altından Karadere vadisine, oradan da yine tünellerle Yolgören Mahallesi altından ve Küçükdere istikametinden Sürmene’nin Karacehennem kesimine aktarılmasını, mevcut sahil yolunun malzemesinin ise yeni yolda kullanılmasını ve Araklı’nın denizle yeniden buluşturulmasını teklif etmiştim. Şimdi ise, Araklı ilçe merkezini olduğu gibi ele alıp, sadece müstakil bahçeli konutlardan oluşacak şekilde ve denize dik bir yapılaşma yaklaşımıyla yeniden kurmayı, buradaki çok katlı konutların yamaçlara kaydırmayı, Araklı insanına insanca yaşayacağı bir toplu konut sisteminin meydana getirmeyi teklif ediyorum. Araklı merkezinde çoğu ömrünü tamamlamış yapılar, teraslama yapılaşma şeklinde Araklı’nın Karadere vadisi ve Turup Tepesi yamaçlarına taşınmalıdır. Araklı ilçe merkezi; Küçük Cami ve Büyük Cami merkezli olmak üzere, sahilden eski Araklı Çarşısına hatta Kale mevkiine doğru uzanan modern bir çarşı ve ticaret merkezi haline getirilmeli, dönüşümle birlikte Araklı merkezindeki konut yapılaşması müstakil ve bahçeli konutlardan oluşan bir şekle dönüştürülmelidir. Tıpkı Trabzon’un Pazarkapı Mahallesinde yapılmakta olan kentsel dönüşüm örneğindeki gibi. Tıpkı Bodrum’daki, Akdeniz’deki ve diğer kadim yerleşimlerimizdeki beyaz renkli ve yemyeşil bir doğa içindeki müstakil evler gibi.
KARADERE VE KÜÇÜKDERE ARASINDAKİ TURİZM DÖNÜŞÜMÜ
Sadece Araklı ilçe merkezi ve Karadere vadisi istikametinde mi dönüşüm olmalı? Elbette ki hayır. Küçükdere vadisinde evleri olan insanlarımız için de bir konut seferberliği yapılmalı. Hatta Araklı’nın doğu tarafındaki sahil kesiminde yapılan ve çoğunun sağlamlığı çok tartışmalı binalar için de bir toplu konut dönüşüm seferberliği başlatılıp, bu yapılar Yolgören Mahallesine doğru kaydırılmalıdır. Küçükdere vadisi taban kesimindeki tarım arazileri tarımsal amaçlı tescillenip, Karadere’de kurulmasını ısrarla ve defalarca teklif ettiğimiz muhtemel tarım organize sanayi bölgesi ile entegre hale getirilmelidir. Bu şekilde Araklı’nın özellikle doğu tarafındaki sahil kesimi dönüşümden nasiplendirilmelidir. Peki Araklı’nın doğu sahil kesimindeki araziler ne olacaktır? Onlar da TOKİ tarafından müstakil bahçeli evler şeklinde ve bir hasılat paylaşımı yaklaşımıyla inşa ettirilebilir. Sahil kesiminde yapılacak bu tür bir yapılaşma ile birlikte o ucube sahil yolunun kaldırılması ve iç kesimlerden Sürmene tarafına geçirilmesi sonrasında Araklı’nın sahil mevkileri büyük oranda müstakil evlerden oluşan, deniziyle iç içe ve kültür doğa turizmine hitap edecek tatil sitelerine dönüşebilir. Bu projeyi yapan da kazanır, satan da kazanır. Ama esasen Araklı kazanır. Böylelikle Karadere vadisi bir tarımsal üretim üssüne, Küçükdere’ye doğru uzanan sahil ise bir turizm merkezine dönüşebilir. Yapılacak böylesi dönüşüm projeleriyle Araklı’nın ve Trabzon’un en az 100 yılı garanti altına alınabilir. Araklı insanı ciddi şekilde bir refah toplumu haline gelir. Peki zor mu bu işler? Zor gibi görünüyor! Lakin kendisini bu memlekete adamış insanlar için bu işler zor değil, zorluk derecesi yüksek birer kalıcı icraattır.
SONUÇ
Bu makalemizin esası, deprem riski karşısında insanınızın canını, malını, ülkenin maddi ve manevi tüm birikimini muhafaza edecek kentsel dönüşüm yaklaşımlı adımların ivedilikle atılmasına yöneliktir. İnsanımız düzenli, güvenli, konforlu şehirlerde yaşamayı ziyadesiyle hak ediyor. Riskli binalarda, insanlığımıza zarar veren imar problemleri arasında, kontrolsüz ve denetimsizliğin hakim olduğu bir mimari ortam içerisinde hiçbir insanımızın yaşamasını doğru bulmuyorum. Böylesi bir yaşam ne bize, ne devletimize, ne ülkemize, ne tarihimize ne de insanımıza yakışmıyor. Bu sebeple, tüm ülkemizde olduğu gibi deprem risk oranı yüksek Araklımızda da yeniden inşa için adımların atılması gerekmektedir. Bunun için evvela ortak bir “ARAKLI AKLI”nın oluşması ve Araklı’nın dönüşüm meselesinde yekvücut olması gerekmektedir. Bilinmeli ki, Araklı’nın dönüşümü sadece bir basit kentsel dönüşüm değildir, Araklı’daki dönüşüm insana, doğaya saygı yaklaşımıyla ve Araklımızın 100 yılını şekillendirecek esaslı bir proje şeklinde olmalıdır.
Mehmet Akif Bal
Tarihçi-Yazar
Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Kıymetli düşünceleriniz için hepinize teşekkür ederim. Selam ve muhabbetlerimle.
Mehmet Akif Bal
20-03-2023 17:26