Genç nesiller, milletlerin geleceğine açılan kapılardır. Bu sebeple öylesine kritik bir safhada yer almaktadırlar ki; onların iyi ve düzgün olması milletin geleceğinin iyi ve düzgün olması anlamına gelmektedir. Gençlik çağı, iki tarafı keskin bir bıçak gibidir ve hangi yönü işe koşulursa sonuca giden bir yapı ortaya koyar. Bu nedenle geleceğini düşünen toplumların, gençlik üzerine her şeyden fazla eğilmesi, gençler üzerine her şeyden fazla kafa yorması gerekmektedir. Bu iş ihmale gelmeyecek, “bir ara bakarız” diyerek yarına bırakılamayacak kadar mühim bir meseledir.
Avrupa ülkeleri arasında en genç nüfusa sahip ülke biziz. Ülkemiz nüfusunun %16,3’ünü yani yaklaşık 13 milyona yakınını 15-24 yaş arası gençler oluşturuyor. Kültürel emperyalizmin ülkemize neden bu kadar ilgili olduğunu anlamak için bu sebep yeter de artar bir sebep bana göre. Bu nedenle, geleceğimizi imha etmek istemiyorsak gençlerimizi ihya etmek, gençlerimizin ruh ve zihin dünyasını bu saldırılardan koruyarak insanlığın faydasına olacak ideallere sevk etmek zorundayız. Bu kadar mühim olan bu mesele ise üç beş kişinin veya birkaç kurumun gayreti ile hallolacak bir mesele değildir. Aileler ve eğitimciler başta olmak üzere toplumun her kesimi bu meselenin önemini anlamalı, taşın altına sadece elini değil tüm vücudunu koymalı ve başta ülkemiz olmak üzere insanlığın ihtiyaç duyduğu öncü nesil hep birlikte inşa edilmeye çalışılmalıdır.
Peki, nasıl bir gençlik arzuluyor, nasıl bir gençlik hayal ediyoruz?
Buna verilebilecek en güzel cevabın “dertli bir gençlik” olduğunu düşünüyorum. “İman, milli kültür ve tarih şuuru ile mücehhez” dertli bir gençlik. Tabi dert deyince, dünyanın gelip geçici sıkıntılarını, yüzeysel sorunlarını ve kişisel çıkarlara dayalı problemleri dert edinen değil; ülkemizin ve milletimizin bekasını, dünya üzerinde yaşayan ve zulme uğrayan kim varsa onların sıkıntılarını dert edinen bir gençlik hayal ediyorum ben. Neme lazımcı olmayıp bana lazımcı olan, bu dünyada yaşayan lakin bu dünyayı yaşamayan, inancı gereği gerçek kurtuluşu tüm insanlığın refah ve huzuru için çalışmaktan başka bir yerde aramayacak kadar dertli bir gençlik arzu ediyorum.
Öyle bir gençlik olacak ki bu gençlik; Allah’ı her otoritenin üzerinde görerek O’nun uğrunda ateşe atılan İbrahim peygamberin o ateşi gül bahçesine çeviren imanı ile imanlanacak; türlü sıkıntılara devasa bir sabır ve teslimiyet gösteren Eyüp peygamberin sabrı ile sabırlanacak; nefsi reddetmesi çok zor tekliflerle karşılaştığında “Ben Allah’tan korkarım” diyerek bu teklifleri reddeden Yusuf peygamberin ahlakı ile ahlaklanacak; Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (sav) nın “güneşi bir elime, ayı da diğer elime verseniz ben yine de bu davadan dönmem” diyerek savunduğu davaya sevdalanacak bir gençlik düşlüyorum.
“Oku!” emrini hayatının ayrılmaz bir gayesi olarak benimseyen; okuyan, anlayan, araştıran, geliştiren ve her şeyin kemaline talip olup aşağısı ile yahut vasatı ile iktifa etmeyen bir gençlik düşlüyorum. İnsanlığa faydalı olmak için ilimde, fende ve teknolojide en ileriye ulaşmak için çalışan, üreten, bunu da “Yaradan Rabbinin Adı ile Oku”yarak yapan bir gençlik düşlüyorum.
Refahlarını, kan ve gözyaşı ile besleyen bozuk sistemlerini günde 24 saat çalışarak inşa eden emperyalistlerin kurduğu bu düzeni değiştirmek için günde 25 saat çalışmayı göze alabilen çalışkan ve azimli bir gençlik hayal ediyorum. Hakk’ın galip gelmesi için çalışmamakla, batılın galip gelmesi için çalışmak arasında bir fark görmeyen ve varını yoğunu Hakk’ın galip gelmesi için çalışmaya adayan bir gençlik düşlüyorum.
Orta Asya’dan yola çıkarak güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar adalet ve huzur dağıtmayı ülkü edinen “Şanlı Ecdad”ını örnek alarak, bu tarihsel misyonun farkında olan ve ecdadın bırakmış olduğu bu sancağı ilelebet dalgalandırmayı hedefleyen bir gençlik düşlüyorum.
Birileri “Hocam, hayal âleminde geziyorsun” diye düşünebilir. EyvAllah.
Biz, hayali olmayanın istikbali de olmayacağına inananlardanız. Belki 13 milyona yakın gencimizi düşündüğümüz zaman bu söylediklerim hayali görülebilir lakin 13 milyon genç arasından 13 kişi bulsak bu da bize yetmez mi? Yeter, yeter de artar bile.
Malcolm’un dediği gibi “Tüm uyuyanları uyandırmaya tek bir uyanık yeter!” 13 uyanık ne yapar, onu siz düşünün.
Hüseyin ÇAKIR
30.01.2018