Bizleri; “İstanbul elbet fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel asker” ifadeleriyle peygamber övgüsüne mazhar olan kutlu fethin 566. yılına ulaştıran Rabbimize hamdolsun.
566 yıl önce, 29 Mayıs 1453’te, henüz yirmi birinde iken 1000 yıllık Bizans hâkimiyetine son vererek çağ kapatıp çağ açan Genç Mehmed, hem Türk milletinin şanına şan katmış hem de “Fatih” unvanını alarak “Fatih Sultan Mehmet” olmuştur.
İstanbul’un Fethi; aydınlığın karanlığı boğduğu, adaletin zulme galip geldiği, “Hak geldi batıl yok oldu” düsturunun tarihte vücut bulduğu kutlu bir hadisedir.
İstanbul’un Fethi; başarının tesadüflere değil, inanarak yılmaz, yorulmaz ve yıkılmaz bir azimle çalışmaya bağlı olduğunun en açık ispatıdır. Fethe olan inancını asla kaybetmeyen Genç Sultan, İstanbul’un muhkem surlarını aşamadıkça yılgınlığa düşen askerleri gibi olmamış, “İman varsa imkân da vardır” diyerek tarihte eşine rastlanmamış bir işi başarmıştır. Haliç’in girişini zincirlerle kapatan Bizanslılara rağmen, 67 adet gemiyi bir gecede karadan yürüterek donanmayı Haliç’e indirmiş ve Bizanslıların hayal dahi edemediğini gerçekleştirmiştir.
Netice olarak yüreğindeki iman ile Allah’a güvenen şanlı ecdadımız, geçilemez zannettiği surlarına güvenen Bizans karşısında muzaffer olmuş ve İstanbul’u fethetmiştir.
Bu kutlu fetih, özellikle de genç kardeşlerimizin gönüllerine nakış nakış işlenmelidir. Zira genç kardeşlerimiz kendileri yaşında birinin; iman, kararlılık ve azim sahibi olduktan sonra nelere muvaffak olabildiğini bu fetih örneğinde göreceklerdir.
Milletimizin geleceği, geleceğimizin teminatı olan genç kardeşim!
Bundan sebep öncelikli muhatabımız sensin. Sen; gelip geçici heveslere ve gündelik telaşlara kurban edilmeyecek kadar kıymetli bir karaktere sahipsin.
Bütün çabamız şanlı milletimizin tarih boyunca üstlenmiş olduğu misyonu görmen, aynı azim ve kararlılıkla bu misyonu yeniden üstlenmen içindir. Orta Asya’nın bozkırlarından cihana adalet ve huzur dağıtmak için ecdadımızın asırlar öncesinden başlatmış olduğu kutlu yürüyüşün, bugün omuzlarında durduğunu fark etmelisin. Bu kutlu dava uğruna ecdadımızın dün kılıçla verdiği mücadelenin bugün kalemle, ilimle, bilgiyle ve teknolojiyle olduğunu görmelisin. Hal böyle iken sen basit hesapların ve gündelik politikaların değil, yüce ideallerin ve kutlu ülkülerin sancaktarlığını yapmalısın. Tembellik, üşengeçlik ve atalet senin kitabında yazmaz. Sen; inanmalı, azmetmeli ve şanlı milletimizi dünya arenasında hak ettiği mevkie çıkarmak için her alanda canla başla çalışmalısın. Sözlerimi vatanperver şairimiz Arif Nihat Asya’nın sana hitaben yazmış olduğu şu mısralarla tamamlıyorum:
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan.
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın