Her zaman oyuna geldik. Niçin yaptığımızı bilmeden roller aldık. Çanakkale Zaferinin alt yapısında yapmış olduğu tahkimatlar ve tabyalarla kolaylaştırıcı etkisi olan Abdülhamiti indirip imparatorluğun çökertenleri seyrettik. Abdülhamitin Çanakkale deki rolünü, İstanbul’un İşgalinde İstanbul’u terk etmeme kararlılığını sorgulamadık. Cumhuriyeti kurduk ancak söz sahibi olamadık.
İlmimizi ve fennimizi çaldılar. Kütüphanelerimizi müsvedde kâğıt diye boşalttılar. Yetmedi değişik kirli oyunlarla kardeşleri düşman ettiler. Mü’minler kardeşti ve Tek bir vücuttu. Vücudun bir uzvu rahatsızlanınca diğer azalar da rahatsız olurdu. Ancak vücut uyuşturuldu. Azaların irtibatı birbirinden koparıldı. Bırak rahatsız olmayı koparılan azalardan haberdar bile olamadı yıllarca.
Yıllarca, dinimizden, tarihimizden, değerlerimizden uzaklaştırıldık. Ümmet dinin yasakladığı ırk, dil, renk, mezhep… Farklarıyla birbirine düşürüldü. Birbirini aşağılayıcı ifadeler mubah görüldü. Peygamberimiz(sav) ne kadar rencide edildi bilinmeden Arap diye çağrıldı bazı hayvanlar.
Bizimkiler bunlarla oyalanırken oyun kurucuların başını çeken İngilizler ırak petrollerinin hesaplarıyla harekete geçmiş ve Kut’ül Ammare’ye gelmişlerdi bile. Gelmişlerdi gelmesine de hesaba katmadıkları bir şey vardı orada. Tarih kitaplarımızda bahsedilmese de bir Çanakkale Gazisi Halil Paşa ve erleri vardı. İngilizlere hadlerini bildirilecekti. Tarih 29 Nisan 1916 İngilizlere hadleri bildirilmişti. 350 subay ve 10.000 er şehit verilmiş buna karşılık 13 general, 481 subay ve 13.300 er esir ve 30-40 bin civarında İngiliz askeri yok edilmişti
Büyük bir zafer Kut kazanılmıştı. 1916’dan 1952’ye kadar ordumuz tarafından Kut bayramı olarak kutlanan bu zafer niye unutturulmuştu? E Nato’ya üye olunca İngiliz Parmağı devreye girdi. Oyun kurucusu iş başında. Kutsal Mekanlarla irtibatımızı kesmek için Irakta tren raylarını söktürmek için yüksek paralar veren, Arapları arkadan Türklere vurduran İngiliz… Burada da Kut bayramını engelliyor senden.
Oyunlar devam ediyor. 253 bin evladını Çanakkale de, bir o kadarını diğer cephelerde ve ardından 150-200 bin evladını da kurtuluş savaşında şehit vererek bağımsızlığını ilan etmiş olan ülkemizde, oynanan oyunlar yüzünden söz sahibi olamadık. Yasalarımız bile Avrupaya uyum yasaları olarak çıkıyor. PKK ile Mücadele de ülkemizin ekonomik kaybı yeni bir Türkiye inşa edecek kadar. Can kaybı 40 binleri buldu.
Gençler size seslenmek istiyorum. Kur’an-ı, Sünneti iyi okuyun ve anlayın. Dini mübini islamı yaşayın. Peygamberimiz(sav)in Veda Hutbesindeki mesajına iyi kulak verin. Orada bize bıraktığı emanetleri bilin ve sahip çıkın.
Gençler! Unutmayacağınız çok şey var biliyorum. Ama konumuz Kut’ül Ammare ile de ilgili olduğu için Kut’ül Ammare komutanı Halil Paşanın Kut’ül-Ammare zaferinden sonra 6’ncı Ordu’ya yayınladığı mesajında bizlere de seslendiğini unutmayın.
“Arslanlar!
Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.
Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.”
Gençler! Tarihi iyi okuyun. Tarihi bilin. Anlayın. Dersler çıkarın. Necip Fazılın gençliğe Hitabesindeki gecenin en koyu anında sütün içindeki ak kılı fark edecek keskinlikte ferasete, kim var diye sorulduğunda etrafına bakınmadan ben varım diyecek bir cesarete ve imana sahip olun.
Necip Fazılın otuz yıldan beridir ciğerimden kalemime kan çekerek yazmaya ve yetiştirmeye çalıştığım gençliği karşımda görüyorum dediği gençlerden olmak ve bu gençliğin yetişmesine bir kibrit çakmak temennisiyle…
Yunus ÇAKIR