TARİHİN SIFIR NOKTASI: 7 EKİM
Tarih için sıfır noktası tabiri; bilinen, kabul edilen ve sürdürülen kabulleri alt üst eden ve her şeyi bir anlamda başa döndüren ya da bambaşka bir noktaya taşıyan olgu ve olayları nitelendirmek için kullanılıyor olsa gerek. Bu açıdan ele alındığında öncesi ve sonrasındaki manzaralar itibarıyla 7 Ekim 2023 tarihinin de bir sıfır noktası olarak nitelendirilmesinin yanlış olmayacağı kanaatini taşıyorum. Zira o günden bu güne geçen süre gerek doğu gerekse de batı olmak üzere dünya genelinde, bu zamana kadar kabul edilen ve sürdürülen birtakım kabullerin alt üst olduğunu ve bu anlamda birçok şeyin başka bir noktaya taşındığını salık vermektedir bizlere.
Sistematik işgalcilik yaparak kurulduğunu ilan eden terörize yapının, sözde kuruluşunu ilan ettiği kara günden (Nekbe Günü) bu yana; tam 75 yıldır zulmün her türlüsünü tattığı, yerinden yurdundan edildiği, mutat aralıklarla düzenli olarak katledildiği, öz yurdunda garip öz vatanında parya olduğu halde 7 Ekim’den önce Gazze’den Filistin’den haberi dahi olmayanların, 7 Ekim’den sonra mağdur ve mazlum olan bu insanların ateşli birer savunucusu olmaları bizim için bir delildir.
Daha düne kadar kendisi bir sömürge mağduru iken ve hala bu sömürgeleştirilmenin prangalarından kurtulmaya çalışırken, ten rengi yüzünden ayrımcılığın ve hukuksuzluğun alasını görmüş ve yaşamış iken bugün mağdur ve mazlum Gazze halkının hakkını uluslararası arenada en yüksek seda ile haykıran Afrika uluslarının bu atılımı da bizim için bir delildir.
“Bir yerde bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin, buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle düzeltin, ona da muvaffak olamıyorsanız kalbinizden buğz edin” buyuran rahmet peygamberinin davası olarak İslam ile organik bir bağı olmadığı, mazlum Gazze halkı ile herhangi bir inanç ve soy birliği de bulunmadığı halde sırf onların hukukunu savunmak için zalimle her türlü ilişkisini kesen çeşitli dünya ülkelerinin tavrı da bizim için bir başka delildir.
Bizim açımızdan acı bir delil daha vardır ki o da, “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyuran bir peygamberin ümmeti olduğu, en azından böyle bir iddiaya sahip olduğu halde, dindaşları ve/veya soydaşları açlığa ve susuzluğa maruz bırakılarak ölüme terk edildiği halde sesini ve sözünü yükseltememek, dünyanın dört bir yanından samimi müminlerce gönderilen yardımları içeriye sokmaya dahi muvaffak olamamaktır.
Öyle inanıyorum ki bu ve bunun gibi daha birçok tespit, bir sıfır noktasında olduğumuzu salık veriyor bizlere.
İlerleyen süreç bizlere neler gösterecek, kestiremiyoruz. Gayb’a ve Gayb’ın Allah’a ait olduğuna iman etmişliğimiz var. Şer gördüklerimizde nice hayr, hayr gördüklerimizde nice şer vardır da biz bilemeyiz. “Tarihi Allah yazar, biz ise nerede duracağımıza karar veririz” diyordu Aliyaİzzetbegoviç. O kavilden, biz sadece tarafımızı seçeriz. Tarafsızlığı bir şahsiyet felci olarak nitelendiren mütefekkir Cemil Meriç, zulmün olduğu yerde tarafsızlığın namussuzluk olduğunu da ekliyordu sözlerine. Bu yüzden insan, zulmün olduğu yerde tarafını belli etmenin bütün imkânlarını işe koşmalı diye düşünüyorum. Velev ki bu, zalimin değirmenine akan suyu kurutmak için bir kola, bir hamburger, bir kahve, bir deterjan ya da bir diş macunu almamak olsa bile. Hiçbir şey küçümsenesi değil bu kompozisyonda…
Öteden beri böyle olması gerektiği halde bundan gaflette olup 7 Ekim’in bir uyanışa vesile olduğunu söyleyen binlerin varlığı da sıfır noktası için ayrıca bir delil olsa gerek…
Yorum Yazın