Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı. Binlerce gencimiz hayatlarında önemli bir eşiği atlayarak yepyeni bir dönemin kapısını araladılar. Hepsini ayrı ayrı tebrik ediyor, alacak oldukları eğitimin hayatlarında güzel şeylere vesile olmasını temenni ediyorum.
Üniversite dönemi, gençlerimiz için çok önemli bir dönemi ifade ediyor. Üniversiteye kadar görülen eğitim büyük ölçüde üniversite içindir lakin üniversitede görülecek eğitim kişinin geride kalan ömrünü doğrudan etkiler. Ülkemizde ortalama yaşam ömrünün 78 olduğu göz önüne alındığında, 20 yaşında üniversiteye giden bir gencin kalan 58 yıllık ömrünü bu dönem doğrudan etkileyecek demektir. Bunu sadece gelir veya statü anlamında değerlendirmemek gerekiyor. Zira üniversiteler genç kardeşlerimizin fikirsel alt yapılarının ve hayata bakış açılarının oluşumunda da en etkili alanlar olarak öne çıkıyor.
Çünkü bu ortamlarda eğitim kadar propaganda da bu sürecin bir parçası haline geliyor. Yani fırsat sunarken aynı zamanda tehditte oluşturuyor üniversitelerimiz. Bunu üniversiteleri kötülemek için ya da gençlerimizi bundan men edelim diye söylemiyorum elbette. Dikkat çekmek istediğim husus; statü-gelir ikilisine sahip olmak için iyi bir eğitim almak adına gidilen üniversiteler bazen ne yazık ki gençlerimizin manevi yönden çöküşüne, tarihine ve milli değerlerine yabancılaşmasına yol açabiliyor.
Peki, böylesi olumsuz sonuçlarla karşılaşmamak adına ne yapmak lazım?
Bu husus hepimizin özellikle de üniversiteye giden gençlerimiz ile ailelerinin üzerinde ciddi şekilde kafa yorması gereken bir konu. Bu noktada bizde hasbelkader birkaç tavsiyede bulunmak için bu yazıyı kaleme aldık. Uzunca bir hayat tecrübesine sahip değiliz elbet lakin belki bir sözümüz bir gencimizin kulağına ilişir, fayda sağlar, bu da bize fazlasıyla yeter.
Üniversite yolculuğuna çıkacak olan gençlerimiz;
1. Öncelikle üniversiteye neden gideceklerinin cevabını kendilerine net şekilde vermeliler. Ben neden bu bölümü okuyacağım? Bu soru üzerine biraz kafa yorarak sürecin başında ortaya bir niyet koymalılar. Niyet çok önemlidir. Yapılan ve dahi yapılacak olan işlerin kıymeti niyet ile ölçülür. Sözgelimi, iyi bir gelire veya mevkiye sahip olmak için okunacaksa üniversite, bunun karşılığı da ona göre olacaktır. Ben bu tarz niyetlerin ulvilikten uzak olduğuna, ilim öğrenmek gibi bir kıymetli bir mefhumu dünyalık şeyler elde etmek adına araç konumuna düşürdüğüne inanıyorum.
Bana göre olması gereken ulvi niyetlerle yola çıkmaktır. Bu niyetlerle yola çıkanlar süreç sonunda diğerlerini de elde edeceklerini müşahede edeceklerdir. Bu nedenle ulvi niyetlerle yola çıkmalıdır bu yolun yolcusu. Vatanına layıkıyla hizmet etmek, milletini ve devletini yüceltmek, insanlığın yararına işler yapabilmek için okumaya niyet etmelidir bence.
2. Lise sonuna kadar 12 yıllık bir eğitim döneminden sonra üniversiteye yerleşen gençlerimizde bir rehavet ve gevşeme ortaya çıktığı sık karşılaşılan bir durumdur. Bu kadar zaman çalıştıktan sonra böyle bir şeyin normal olduğunu söyleyenler de vardır. Üniversiteye yerleşince her şey bitmiş, rahata erilmiştir diye düşünülür.
İşte bu düşünce son derece yanlış bir düşüncedir. Doğrusu ise, aslında her şeyin daha yeni başladığıdır. Böyle bir söylem, gecesini gündüze katarak kendini üniversiteye atan gençlerimizin hoşuna gitmeyebilir lakin gerçek budur. Yazının başında da söylediğimiz gibi, üniversite yılları kişinin geride kalan ömrünü doğrudan etkileyecek olması bakımından en kritik dönemdir. Bu nedenle bu yıllar aslında en sıkı çalışmanın gerektiği yıllardır.
Gençlerimiz bu durumu bir okun geriye çekilmesi gibi düşünebilirler. Ok ne kadar geri çekilirse, atıldığında da o derece ileri gidecektir. Bu nedenle üniversite yıllarının her bir saniyesi kıymetlidir ve değerlendirmek gerekir.
3. Çoğu genç kardeşimiz bu dönemde evinden uzaklaşır ve nispeten kendi hayatının sorumluluğunu eline alır. Bu aslında hayata atılma öncesinde bir staj gibidir. Bu dönemde özellikle de genç olmak hasebiyle bazı kardeşlerimiz kötü alışkanlıklara sarfınazar edebilmektedir. Bu çok üzücü bir durumdur. Ailelerin dişinden tırnağından artırarak okumaya gönderdiği evlatlarının böyle kötü alışkanlıklar edinmesinden daha üzücü bir şey yoktur aile için. Bu nedenle bu yolun yolcusu olan genç kardeşimiz bu gerçeği bir an olsun aklından çıkarmamalı, böylesi tehlikelerden kendini muhafaza etmelidir.
Bu tür zararlı alışkanlıklara bulaşmak en çok kötü arkadaş sebebiyledir. Bu sebeple doğru arkadaşı seçmek çok önemlidir. Öyle ki; Peygamber Efendimiz bunun önemini ifade etmek için kişinin arkadaşının dini üzere olduğunu beyan buyurmuşlardır. Bu tür alışkanlıklardan kendini muhafaza etmenin ikinci adımı da vaktini değerlendirmek, dine ve dünyaya faydası olmayan işlerden uzak durmaktır. Vaktini doğru işlerde dolu dolu değerlendiren kimseye kolay kolay böyle şeyler isabet etmek.
4. Bu dönemde gençlerimiz için en büyük tehlikelerden biri de adeta evlilik hayatına dönüşen flört meselesidir. Bunu konuşmak birilerini rahatsız edebilir lakin aile kavramının değersizleşmesine yol açarak toplumun kimyasını bozan bu hastalıktan sadece gençlerimiz değil hepimiz kendimizi muhafaza etmek zorundayız. Kız olsun erkek olsun fark etmez, gençlerimizin özellikle kanının kaynadığı bu dönemlerde bunu başarmak elbette hiç kolay değildir. Lakin bu ne kadar zor da olsa, Peygamber Efendimizin cennetin yolu zorluk ve meşakkat taşları ile döşelidir sözünü unutmamak gerekir. Nefis böylesi bir şeye tevessül ettiğinde geri dönüş çok zor olduğu için Hz. Allah ayette “zinaya yaklaşmayın” buyurmaktadır.
Bu nedenle genç kardeşlerimiz kendilerini manevi yıkıma yaklaştırma ihtimali içeren bu yoldan uzak durmaya çalışmalıdır. İşin ehemmiyetinin şuurunda olmalı, geri dönüşü olmayan böylesi bir durumla karşı karşıya kaldığında “Ben Allah’tan korkarım” diyerek kendilerine yakışanı yapmalıdır. Öyle inanıyorum ki, Allah katında böylesi bir çaba içerisinde olan gençten daha kıymetli kimse yoktur.
5. Üniversite yolcusu olan genç kardeşim, neyi neden yaptığını bir an olsun aklından çıkarmadan, üniversite ile birlikte kendini hem ilmi hem de sosyal anlamda yetiştirmenin derdi içerisinde olmalıdır. Eğlenecekse ölçülü eğlenmeli, vaktini sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar oyun masalarında heba edenlerden olmamalıdır. Bu yolun yolcusu olan genç kardeşim, dava eri olmalıdır.
Bu muazzez milletin geleceğinin kendisine emanet olduğu şuurunu zihninde ve yüreğinde daima hatırlamalı, buna layık olabilmek için her alanda kendini yetiştirme çabası içerisinde olmalıdır. Okumalıdır, çok okumalıdır. Okumayan insanın okuma bilmeyen insan üzerinde hiçbir üstünlüğü olmadığını bilmelidir.
Tarihinin ve inancının işaret ettiği noktayı hedef tayin etmeli ve buna göre okumalıdır. Milli ve manevi değerleri dert edinerek bu yönde çalışma yapan kişi, kurum, dernek, vakıf kim varsa hepsinin çalışmalarına gönüllü destek olmalıdır. İnsanlığa faydalı olmayı vazife bilmeli, böyle bir fırsatla karşılaştığında değerlendirmeli, böyle bir fırsat bulamamışsa sorumluluk alıp bu amaca hizmet eden fırsatları kendisi oluşturmalıdır. Bu milletin ve bu devletin gelecekte kendinden çok şeyler beklediğine yürekten inanmalı, bunun ecdada karşı vefa borcu olduğunu asla unutmamalıdır.
Üniversite yolcusu olan genç kardeşim!
Büyük yaşamak işte bu şekilde olur. Tarih, iman ve milli kültür şuuruna sahip bir gence de böylesi bir yaşamdan gayrısı yaraşmaz. Vesselam…