Kuruluş aşamasında genetik yapısı bozulan ülkemiz, uzun yıllar dengesini sağlayamadı. Yapılan batı kökenli operasyonlarla DNA’sı bozulan ülkemiz, bir türlü gereken hamleyi yapamadı. Zaten yapamazdı… Çünkü kavramlar oyulmuş, kurallar değiştirilmişti. Yapılan bu “sözde düzenleme” hareketleri, milletin bünyesiyle uyum sağlayamamıştır. Bir nevi milletin kimyası bozuldu. Halkın yönü başka tarafa, resmi ideolojinin yönü başka tarafaydı.
Aziz milletimiz, demokratik kurallar içerisinde bu gidişata dur dedi. Artık gelinen bu noktada, AK Parti ile yeniden yapılanan bir Türkiye var. Kurumsal yanlışlar düzeltiliyor, kavramlar yerli yerine oturtuluyor. Artık bu ülke, tekrar tarihteki şanlı yerini alacaksa; bu kadrolar eliyle bu yapılacaktır. Yıllardır uygulanan yanlış yapılanmalara halkımız öyle alıştırılmış ki; doğrusu yapılırken bunu algılamada zorluk çekiliyor. Basit bir örnek verelim: Bu ülkede, yıllardan beri ANDIMIZ diye bir metin, öğrencilere her sabah okutulurdu. Bunun hiçbir faydasının olmadığı yıllar sonra anlaşıldı.
Uygulamadan kaldırıldı. Andımız ile yıllarca zaman kaybı yaşadık. Hiçbir şeye de yaramadı. Bir metnin düzenleyici olabilmesi için, onunmutlaka ruh cevheriyle irtibatlı olması gerekir. Yoksa o metin köpük gibi havada kalır. Böyle bir metnin uygulamadan kaldırılmasına bile bir sürü tepki oluştu. Sanki bu metin kutsal bir metinmiş gibi. Yeniden yapılanan Türkiye’nin onayı dört yılda bir aziz milletimize sunulmuştur.
Biz hedefleri, idealleri, dertleri olmayan bir ülke değiliz. Bizim bir davamız, bir derdimiz, bir hedefimiz var, o da, 1900’lü yıllarda karaya oturan ve yağmalanan bu büyük gemiyi, yine engin denizlere taşımaktır. Yeniden büyük medeniyetimizi inşa ve imar eylemektir. Yeniden Büyük Türkiye’yi kamu kurum ve kuruluşlarıyla milletimizin hizmetine sunmaktır. Bu bizim tarihi misyonumuzdur. Bin yıllık şerefli mazimiz, bizlere bunu emretmektedir. Elbette bu hayırlı, bereketli ve şerefli yolda karşımıza dikilenler olacaktır. Bizleri bu yoldan caydırmak isteyeceklerdir.
Çünkü büyük ve güçlü Türkiye onların işine gelmez, ondan nefret ederler. Ama bizler yılmadan, usanmadan, üşenmeden bu büyük hedefe inançla, azimle ve kararlılıkla yürümeye kararlıyız. Büyük ve güçlü Türkiye, kendi vatandaşının refah seviyesini yükselttiği gibi, mazlum coğrafyaların ve ezilmiş milletlerin de yüzünü güldürecektir. Bu bir çap meselesidir, ufuk işidir. Bunu herkesin kavraması da mümkün değildir. Elimizden geldiği kadar, dilimizin döndüğünce, anlatmaya çalışıyoruz.
Küçük işlerle uğraşan insanlara mega projeleri anlatmak, kavratmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Bir kısım dostumuz önyargılı bakıyor. Önyargı; bütün gelişmelerin ve kavramaların ana düşmanıdır. Önyargıyı kırmak bazen, atomu parçalamaktan daha zordur. Bu vesileyle sözlerimin sonunda bütün öğrencilerimizin “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarını” en kalbi duygularımla tebrik ediyorum. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere Allah’a (c.c.) emanet olunuz.
Ali İhsan Öztürk
Nisan 2014